Kesinlikle yazmayı düşünmüyordum.
Zor olmasına rağmen unutmaya çalışıyordum.
O nedenle 2 hafta önce yaşanmasına rağmen olayı hiç gündeme getirmedim.
Ancak Urfa’da yaşanan bir olay bana yazmam gerektiğini hatırlattı. Eğer yazmazsam bu tür vakaların daha da çoğalacağı endişesine kapıldım. Yazarsam belki gerekli yerler, gerekli hassasiyeti gösterir.
Önce Urfa’da yaşanan, sonra da kendi başımdan geçeni anlatacağım size.
Gazete ve internet siteleri Urfa’da yaşanan olayı “Yol istedim, polis telsizle kafamı kırdı” diye verdi.
Haberde, 9 çocuk babası 53 yaşındaki Ahmet Aslan, eşini hastaneye götürmek isterken, önünde giden polis aracından korna çalarak yol istediği gerekçesiyle önce durdurulduğu, ardından olay yerinden geçen ve kendisini korumak isteyen 2 kişi ile birlikte dövüldüğü iddia ediliyordu. Üstelik de olayın adamın eşi ve kızının gözü önünde cereyan ettiği belirtiliyordu. Durumu ağır olan kadının hastaneye gitmesine ilk etapta izin vermeyen polisin durumun ciddiyetini öğrenince ambulans istediği ifade ediliyordu.
Urfa’da yaşanan bu olaydan sonra gelelim kendi yaşadıklarıma.
2 Ekim Pazar günü küçük kızım hasta olduğu için annesi ve ablasını da alarak hastaneye gidecektik. Aracımı park ettiğim yerden çıkarırken arkamda duran bir aracın tamponunu hafiften çizmişim. ‘Miş’ diyorum zira çizdiğimden haberim bile olmadı. Yani kaza oldukça küçüktü. Bu sırada arkamdan “Hop hop” diye sesler. Hemen durdum ve araçtan indim. Çizdiğim aracın sahibi “Ne yaptın?” diye sordu. Aracın çizildiğini görünce önemli bir şey olmadığını söyledim. O esnada eşim de “Kusura bakmayın hastamız vardı. Acil çıkınca fark etmemişiz” dedi. Bunun üzerine aracın sahibinin yanında bulunan iki kişiden biri “Ne yani arabayı yaptırmayacak mısınız?” diye çıkıştı. “Öyle bir şey ağzımdan çıktı mı?” diye sordum. Bu kez aracın sahibi olduğunu belirten şahıs el kol hareketleri yaparak üstüme yürüdü. “Kabadayı mısın? Galiba döveceksin?” dedim. “Sen dayak yememişsin?” deyip bana saldırdı. Saldırırken yanındaki iki kişi de boş durmadı. Her üçü birden bana vurmaya başladı. Bu sırada aracın sahibi her attığı yumrukla birlikte “Ben polisim” diyordu. Polisim diyince beynimden vuruldum. Beni korumakla görevli şahıs biri 4, diğeri 14 yaşında iki kızım ve eşimin yanında 2 kişiyle bana düşmanca saldırıyordu. Polis olan birinin bunu yapması beni gerçekten karamsarlığa itti. Tabi “Polisim” cümlesinden sonra ben de emniyetten tanıdığım bazı müdürleri arayıp şahsı şikayet ettim. Böyle şahısların polis teşkilatını karaladığını belirttim. Tabi bu şahıs hakkında bir işlem yapıldı mı yapılmadı mı bir bilgim yok. Ancak ben yapmam gerekeni yaptım, gerisi onların bileceği iş!
Bizi ailece derinden yaralayan bu olayın bir benzerinin Urfa’da yaşanması beni bu yazıyı yazmaya zorladı. Yazmamdaki amaç polisi karalamak değil, tam tersine sahiplenmek. Zira bugün Antalya’nın Türkiye’de yaşanabilir ikinci kent olmasında Antalya Polis Teşkilatının büyük emeği var. Şimdi bu emeğin silinmesine izin mi verilecek?
Verilmeyeceğini umut ediyorum.