Bir süredir devam eden Rusya-Ukrayna savaşında galibin kim olacağını bütün ülkeler yakından takip ederken, ABD ve AB’nin tarihi yaptırımları olmasına rağmen, Rusya’dan tek bir geri adım gelmiyor. Üstelik NATO’ya da kafa tutarak yapıyor bunu.
Haydi zamanda kısa bir yolculuğa çıkalım;
Son 6 ay içerisinde ABD’nin baskılarıyla AB’nin, bütünüyle enerjisine bağlı olduğu Rusya’ya yaptırımlar uygulamaya başlamış olması Rusya’nın en büyük bankası olan Siberbank’ın 1,5 ay gibi kısa bir sürede iflas başvurusunda bulunmasına neden oldu.
Putin ile ilgili eski yazılarımı takip edenler bilir Rusya’nın yeni Rasputin’i olan Dugin’i. Tesadüf eseri kızı havaya uçuruldu. Avrupa’da değişimler aşırı hızlı bir şekilde gerçekleşiyordu. Aşırı sağ partiler bir bir iktidara gelmeye başlamıştı. ABD’de Cumhuriyetçiler Meclisi kazandı. Tam Avrupa kazandı, Rusya dibe vuruyor derken Hollanda artık yaptırımlara uymayacağını açıkladı.
Polonya sınırına düşen füze ise bir şekilde Rusya’ya yıkılabilirdi ancak bu durumun tam tersi bir şekilde propaganda aracı olarak kullanılmaması kararı alındı. Ancak bakıldığında ABD ve NATO için bulunmaz bir nimet olan bu durum neden değerlendirilmemişti? Cevabı aslında G-20 Liderler Zirvesinde yatıyordu. Yumuşak ve diplomatik bir şekilde nükleer silahların kullanımını desteklemediğini açıklarken Rusya’ya da naif bir mesaj veriyorlardı: Barış.
Bakıldığında Rusya-Ukrayna arasında bir savaşın yansımaları olarak görünüyor değil mi bu olaylar? Ama maalesef “Küresel Muhtaçlık” doğrultusunda gerçekleşen kader birlikleri bunlar.
Yer Moskova, tarihler 1990 yılını gösteriyor. Çöküş eşiğindeki SSCB’de Glastnost ve Prestroyka politikalarını her şeyin sebebi olarak görüyordu. Tabii ki politikaların sahibi de Gorbaçov’du. Dönemin KGB Başkanı Vladimir Kryuçkov, bu yıllarda televizyon ekranlarına aniden çıkarken gerekli yerlere ise yeni düzeni tahsis ederken destek vereceklerini belirtiyordu. Hatta 2 yardımcısına da yapılması gerekenlerle ilgili talimatlar vermişti. Yani KGB, Gorbaçov’un kalemini kırmaya çoktan karar vermişti.
Kısa süre içerisinde KGB Başkanı Vladimir Kryuçkov “Kansız Darbe” olarak adlandırdıkları plana Savunma Bakanı Dimitry Yazov, İçişleri Bakanı Boris Yago, Başbakan Valentin Pavlov, SSCB Savunma Konseyi’nden Oleg Baklanov, Gorbaçov’un sağ kolu Valery Boldin, Komünist Parti Merkez Komite Sekreteri Oleg Şenin ve Gorbaçov’un önemli konumdaki yardımcısı yani SSCB’nın 2 numaralı ismi Gennady Yanayev’i dahil etmiştir. KGB’nin kurduğu darbe ekibi tam anlamıyla bir Şampiyonlar Ligi’dir. Bunun için ise 2 plan yapılmıştır.
A Planı: Gorbaçov’a ülkede sıkı yönetim ilan ettirerek kendi düzenlerine geçiş koridoru oluşturmak.
B Planı: Gorbaçov’un bu durumu kabul etmemesi durumunda elinden tüm yetkilerin alınması ve Gennady Yanayev’e devretmesini istemekti.
Bu şekilde işlerin çok kolay olacağını düşünüyorlardı. Büyük bir sürpriz bizi bekliyordu. Yıldızlar geçidini oluşturan bu ekibin darbe girişimi ise başarısız oluyordu. Kırımdaki yazlığında kabuğuna giren Gorbaçov, sadece 3 gün sonra ipleri eline alarak kabuğundan çıkacaktı. Bu savaşın kazananı ne KGB ne de Gorbaçov olacaktı. Başarısız darbe girişiminde enteresan işler olmuştu. Mesela KGB’nin emrinde olan tanklar ve özel yetiştirilmiş askerlerin bulunduğu Tamanskaya Mekanize Birliğinin Komutanı Evdokimov, darbe planına sadık kalmayarak Parlemento binasını işgal etmek üzereyken Rusya Federasyonuna yani Boris Yeltsin’e bağlılığını bildirerek taraf değiştirir.
KGB boş durur mu bütün bunlar yaşanırken? Elbette hayır. Devamı için gelecek haftayı merakla bekleyeceğinizi hissedebiliyorum. Bu harika yazı serisinde birbirinden değerli özet bilgilere, sarmal duruma gelmiş çıkar ilişkilerine ve global düzene şahit olacaksınız.
Adım atmayı bekleyen çukura düşer.
Kaynak: Rusya'nın Küresel Kuşatması: Derin Rusya (Mustafa Güldağı)