Seçim sandığı kavramı ve ona yüklenen işlev ve anlamlar, üzerine daha çok kafa yormak gerektiğini ortaya koymaktadır. Kavramın, hükümet ve muhalefet eden partiler arasındaki tartışmalarda çok partili hayat boyunca neredeyse her zaman öne çıkarılan bir konumda olduğu görülmektedir. Bu, bir yönüyle demokrasinin “doğası gereği” olduğu kadar, diğer yönüyle de “manipülasyon öğesi” olma özelliği taşımaktadır. Son birkaç yılda yaşanan siyasal gelişmeler bu kavramı her iki yönüyle de tekrar ele almayı gerektiren bir içeriğe sahiptir. Zaten son birkaç yılda da bu tartışmalara siyasette sıklıkla rastlanmaktadır. Hatırlanacağı üzere Türkiye son birkaç yılda hızlı, şaşkınlık verici ve sarsıcı bir siyasal süreç yaşamıştır. Bu sürecin içinde yerel seçim, cumhurbaşkanlığı seçimi, iki de milletvekili genel seçimi ve son olarak yerel seçim yapılmıştır. Seçim sandığı tartışmaları da bu dört seçim döneminin odak noktasında yer almıştır.
Seçim yöntemi, demokrasi açısından parlak bir buluştur ve demokratik düşüncedeki üstün konumunu haklı sebeplerle kazanmıştır. Kararları, tehlikeleri ve güvenceleri açıklığı kavuşturma açısından mahirdir. Halkın oyunu kazanarak karar verme yetkisini elde edenleri anlaşıp kararlar almaya yönelten gerçek bir teşvik unsuru vardır. Bunu oy vererek iktidara gelmelerini sağlayanlara borçludurlar. Oldukça kısa bir süre sonra tekrar seçimlerle karşı karşıya geleceklerini bilirler. Vekilliği seçmenlerden almışlar ve bu durum nelere yetkili olduklarını ve nelerin yetkilerini aştığını hatırı sayılır ölçüde açıklığa kavuşturur. Yurttaşlar,
seçtikleri vekillerin meşru yönetimden pek fazla sapmayacaklarına haklı olarak güvenebilirler, çünkü sonraki seçimde onları gönderme güçleri vardır.
2002 seçimlerinin ardından siyasetin oturduğu yeni denge ile birlikte, seçmen desteklerinin dört farklı siyasal parti etrafında toplandığı görülmektedir. Partilerin birbirlerine karşı mesafelerini korumaları, asgari müşterekler üzerindeki tartışmaları ve özellikle seçim döneminde kutuplaşmayı bir enstrüman olarak kullanmaları seçmenler için
kendi partilerini desteklemenin ve karşıt partiden kaçınmanın önemli hale gelmesini sağlamaktadır. Seçmenler için her seçim bir tür hayat memat meselesi olarak ısınmakta ve katılma oranları yüzde 80’ler düzeyinde yatay bir seyir izlemektedir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi iptal edildi. Siyasiler karşılıklı hakaretlere varan atışmalarını sürdürüyor. Toplumun neredeyse büyük bir çoğunluğu sert bir refleks gösterdi. Bunu sosyal medyadan görebiliyorum. Neler yazmıyorlar ki içlerinden sadece birisi okuyunca inanamadım; ‘En sonunda televizyonu balkondan aşağı attım.’ Demokrasi, içindeki insanların izleyici değil, oyuncu olduğu bir sistemdir diyorum.