İnsanoğlu öğrenir, hatırlar, düşünür, ihtiyaç duyar ve ister.
Acıktığında yiyecek ihtiyacını, susadığında su ihtiyacını, başkaları tarafından kabul görme ihtiyacını, başarılı olma ihtiyacını karşılamak üzere harekete geçer ve bu hedeflerine ulaşmak için davranışlarda bulunur.
Spor, bireyin beden ve ruh sağlığının geliştirilmesi, belli kurallara göre rekabet ölçüleri içinde mücadele etme, heyecan duyma, yarışma, üstün gelme ve gerçek anlamda başarı gücünün arttırılması, kişisel açıdan en yüksek noktaya çıkarılması yolunda gösterilen yoğun çaba değil midir?
Spor bugün iletişim araçlarının yaygınlaşmasının da etkisiyle birçok kişi tarafından doğrudan ya da dolaylı olarak ilgi görmektedir.
Spor, büyük bir toplumsal dinamiktir. Çünkü spor giderek daha çok kişi tarafından doğrudan ya da dolaylı olarak ilgi görmeye başlamış, daha organize hale gelmiş ve uluslararası saygınlık, prestij gösterisi konumu alarak uluslararası sevince yada yasa sürüklemeye başlamıştır. Spor, tek başına ve toplu olarak yapılan, kendine özgü kuralları olan, genelde yarışmaya dayanan bedensel ve zihinsel yeteneklerin gelişimini sağlayan, eğitici ve eğlendirici uğraştır.
Ülkemizde bireysel veya takım düzeyinde çok başarılı mıyız? Çok sık karşılaştığımız söylenemez. Hatırlayın, Rahmetli Naim Süleymanoğlu’nun halterde rekorlar kırdığı günleri, televizyon karşısında evde sevinçten havaya zıplamıştık. Japonya’da düzenlenen Dünya Futbol Şampiyonası’nda 3’üncü olduğumuz zamanda da aynı duygular içindeydik. Basketbolda, voleybolda da başarılı olduğumuz sezonlar olmuştu. Olimpiyatlarda her branşta neden kürsüye çıkamıyoruz işte buna biraz kafa yormamız gerekmez mi?
Neden 5 madalya ile eve dönüyoruz. Son yıllarda atletizmde bir ivme yakaladık o sevinç de çıkan doping sonuçları ile kursağımızda kalmadı mı?
Güreş ve halter ve kısmen tekvando madalya aldığımız branşlar. Ülke olarak bir şeyi yanlış yapıyoruz. Geleceğin şampiyonları okullarda, milyonlarca öğrencimiz var. Ne cevherler var da biz o cevherleri ortaya çıkaramıyoruz.
Neden mi, anlatayım; Ne devlet ne de özel okullarda spora yeterince önem verilmiyor. Birçok okulun kapalı spor salonları bile yok. Okul bahçesinde iki kale iki pota dışında bir de ortaya gerilmiş voleybol filesi var. Hepsi bu kadar. Ağırlıklı olarak 10 dakikalık teneffüslerde basketbol oynanıyor. Beden Eğitimi dersleri sınıflar arası futbol müsabakası, sonrasında okular arası şampiyona. Okullarda matematik, fizik, kimya dersleri kadar spora da daha çok zaman ayrılması gerekir. Haftada bir kez spor yaparak değil.
Bakın başarıyı nasıl yakalamışlar size bir örnekle anlatayım. İzlanda; iklim olarak çok soğuk olan bu ülkede futbol diğer spor branşlarının altında iken nasıl sevdirmişler. Her turnuva elemelerinde farklı yenilgileri nasıl engelleriz derken çözümü tüm ülke genelinde her okulda devasa spor salonları inşa ederek bulmuşlar. Buz hokeyinin daha popüler olduğu bu ülkede öğrencilere futbol sevdirilmiş. İzlanda son Avrupa Futbol Şampiyonası’nda hiç de küçümsenmeyecek bir başarı elde etti. Çeyrek finale kadar yükseldi.Çeyrek finalde Fransa’ya 2 gol atsa da mağlup oldu. Kupayı alamadılar ama ülke insanlarını mutlu ettiler. Sporun her alanında daha çok başarı için biz de bir şeyler yapmalıyız. Spor spor spor diyorum...