Türkiye’nin yeni sistemde ilk Cumhurbaşkanı ile milletvekillerini belirlemek üzere 24 Haziran’da sandık başına gideceğiz. Son düzlüğe girerken hala önemli bir ekseriyetin kafasında taşlar tam olarak yerine oturmuş değil. Bunun en önemli sebebi, özellikle muhalif partilerin vizyonlarını net olarak ortaya koyamamış olması…
Konuyu biraz açalım.
Herkesin kabul ettiği bir şey var ki, o da bu seçimlerin Türkiye’nin son yıllardaki en önemli seçimi olduğu. Önemli çünkü bu seçimle Türkiye yeni bir yola girecek. 2017’deki referandumla kabul edilen ‘yeni sistem’ bu seçimden çıkacak sonuca göre ya uygulanacak veya geriye dönülecek…
AK Parti, MHP ve BBP’den oluşan Cumhur İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu anlamda hedefleri belli; Yeni sistemi uygulamaya sokmak. Bu seçimin bir başka ana teması da terör. Cumhur İttifakı’nın terör konusundaki duruşu da net. Adı her ne olursa olsun terör örgütleri, terörist yapılanmalar bitirilinceye kadar mücadeleye devam… Seçmen nezdinde vaatler de önemli muhakkak. Bu noktada da iktidarın avantajı bir hayli fazla. 16 yıllık iktidar sürecinde yapılanlar, Türkiye’nin gelmiş olduğu nokta ve halihazırda seçim sürecinde atılan adımlar (emekliye ikramiye, imar affı vs. gibi) Cumhur İttifakı’nın elini güçlendiren kozlar olarak dikkat çekiyor…
Peki muhalefet cephesi ne yapıyor? Örneğin CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin ‘Türkiye Vizyonu’ nedir? Çeyrek yüzyılı aşkındır bu ülkenin belası olan terörün ortadan kaldırılması konusunda ne tür projeleri var. Veya ekonomiyi nasıl dizayn edecek, bütçeyi nasıl denkleştirecek? Dış politikada nasıl bir yol izleyecek. Keza Saadet Partisi’nin adayı Temel Karamollaoğlu, İYİ Parti adayı Meral Akşener ya da HDP adayı Selahattin Demirtaş’ın bu anlamda yol haritaları mevcut mu?..
Seçim sürecinde en fazla mitingi gerçekleştiren Muharrem İnce başta olmak üzere hemen hepsinin söyleminde sadece ve sadece iktidar eleştirisi var. Örneğin terörün nasıl ortadan kaldırılacağını değil, iktidarın terörle mücadelesini eleştirmeyi tercih ediyorlar. Yani sorunu değil sorunu çözeni sorunsallaştırıyorlar…
En önemli vaatleri bugüne kadar yapılanları yıkmak. Saadet Partisi adayı Temel Karamollaoğlu üstüne basa basa, “Kazanırsam ilk önce tüm yatırımları durduracağım” diyor. Ülkeyi nasıl büyüteceğini değil de nasıl küçülteceğini anlatıyor…
Vaatleri yok mu, var. Hem de çok. Kulağa hoş gelen ancak birçoğu boş, mesnetsiz, hayali vaatler… Altını dolduramıyorlar. Hadi Cumhurbaşkanı adayları televizyonlarda yeteri kadar yer bulamadıkları için bunları anlatsalar bile topluma ulaşmıyor diyelim. Ya milletvekili adayları. Onlar ne yapıyor. Birebir temaslarda insanlara bu vaatlerin nasıl gerçekleştirileceğini anlatıyor mu? Yok…
Yani bir tarafta somut şeyler yapan ve somut şeyler vadeden iktidar, diğer tarafta topluma hayal pazarlamaya çalışan ve güven vermeyen bir muhalefet yapısı var. Terörün net bir tarifini ortaya koyamıyorlar. Mesela bu ülkede 30 bin insanın katlinden sorumlu bölücü örgütle organik bağını asla inkar etmeyen HDP’yle aynı çizgide, aynı paralelde duruyorlar ki, bu da toplum nezdinde muhalefete bakışı ciddi derecede zedeliyor.
Yaklaşık 16 yıldır her seçimde aynı anlayışı görüyoruz. ‘Düşmanımın düşmanı dostumdur’ felsefesini benimsemiş, hedefine sadece Recep Tayyip Erdoğan’ı koymuş ve ‘yıkım siyaseti’ne hapsolmuş bir muhalefet…
Ben şahsen bu muhalefet anlayışının 16 yıldır olduğu gibi bu seçimde de sandıktan arzu ettiği sonucu alacağını düşünmüyorum. Başarı isteniyorsa öncelikle bu anlayışın değişmesi gerektiğine inanıyorum…
İyi haftalar..