Hırsızlık, aymazlık, üçkağıtçılık, dolandırıcılık aldı başını gitti. Hemen her gün bu tür bir ya da birkaç olayı okuyor, duyuyoruz. Özellikle son zamanlarda ivme kazanan telefonla dolandırıcılık olayları artık yaşamın bir parçası haline geldi.
Hani şu cep telefonundan arayıp, “Hesabınızdan terör örgütü hesabına para aktarılmış, hakkınızda yasal işlem başlatılacak. İşlem başlatılmaması için bize yardım etmelisiniz, sizi emniyetten arıyoruz. Hesabınızdan X hesaba şu kadar para transfer ederek, bizim parayı takip edip, suçluları yakalamamıza yardım etmeniz gerekiyor” denilerek yapılan dolandırıcılıklar var ya, onlardan bahsediyorum.
Emniyet yetkilileri bas bas bağırıyor, gazete ve televizyonlardan duyuru üstüne duyuru yapılıyor.
‘Hiç bir kamu görevlisi, savcı veya polis bir soruşturma ve operasyon için vatandaştan para talep etmez. Polis ve savcı olarak arayıp para isteyen kişilere itibar etmeyin. Kimlik bilgilerinizi ve banka ve kredi kartı bilgilerinizi kimseye vermeyin. Bu tür olaylarla karşılaştığınızda 155 Polis İmdat’ı arayın ve polis merkezlerine başvurun’ deniliyor ama yok, yine bu tür dolandırıcılıkların ardı arkası kesilmiyor.
Daha bir iki gün önce yaşandı. Yine bir profesör, (yine diyorum çünkü daha önce iki profesör daha dolandırılmıştı) Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi eski Dekanı Prof. Dr. Yüksel Tomurcuk Atagök 245 bin TL’sini kaptırmış. İnanılacak gibi değil. Hatırlarsınız aynı yöntemle ünlü diyetisyen Prof. Dr. Canan Karatay 50 bin dolar ve 10 bin TL, ünlü ceza hukukçusu Prof. Dr. Erdener Yurtcan ise yaklaşık 4.5 milyon TL para kaptırmıştı.
Hemen hemen her meslekten, toplumun her katmanından yüzlerce insan böylesine deşifre olmuş bir yöntemle dolandırılabiliyor.
İnanılacak gibi değil.
Böylesine bir saflık olabilir mi ?
Yani insanın aklına olmadık şeyler geliyor.
İsmi geçenleri tenzih ederim ama sanki bu işin içinde biraz suçluluk psikolojisi var gibi. Öyle ya, bir insan korkacak, çekinecek, saklayacak bir şeyi yoksa bu tür bir tehdide nasıl boyun eğer.
Örneğin diyelim beni aradılar ve “Hesabınızdan terör örgütü hesabına para aktarılmış, hakkınızda yasal işlem başlatılacak. İşlem başlatılmaması için bize yardım etmelisiniz, sizi emniyetten arıyoruz. Hesabınızdan X hesaba şu kadar para transfer ederek, bizim parayı takip edip, suçluları yakalamamıza yardım etmeniz gerekiyor” dediler. Benim eğer söz konusu örgütle bir bağlantım yoksa, vicdanen müsterihsem, herhangi bir yasa dışı işim bulunmuyorsa niye korkayım ki. Önce ne olur ne olmaz diye hesabımı kontrol eder, sonra da polisi ben ararım. Bu tür dolandırıcılıklarda telefonu asla kapatmamanız gerektiği söyleniyor ki, zaten bu bile başlı başına şüphe duyulması gereken bir durum. Akla, mantığa aykırı bi kere. Hangi polis, savcı, hangi kamu görevlisi böyle bir talepte bulunur. Bu nasıl sorgulanmaz anlayamıyorum. Hadi sıradan insanları geçtik koca koca profesörler bu uygulamadaki tezatları nasıl göremiyor, nasıl bu tuzağa düşüyor gerçekten anlamak mümkün değil. Hadi diyelim bir anlık boşluğunuza geldi. İyi de birkaç kez üst üste dolandırılmış olanlara ne demeli ? Örneğin ünlü ceza hukukçusu Prof. Dr. Erdener Yurtcan söz konusu 4.5 milyon TL’yi bir kere değil aralıklarla ödemiş dolandırıcılara.
Sonuç olarak; Biraz şeytanın avukatlığını yapmak gibi olacak ama bunca uyarıya rağmen birilerinin hala bilinen bir yöntemle dolandırılıyor olabilmesinin altında başka şeyler olabileceğini düşünüyorum.
Ve bir kez de ben buradan uyarıyorum: Ey vatandaş Allah aşkına artık gözünü aç. Hiçbir savcı, polis, hakim vs, kamu görevlisi telefon edip de böyle garip taleplerde bulunmaz. Kamuda böyle bir uygulama söz konusu değil.
Bunca örnek ortadayken hala paranı kaptırıyorsan bunun adı saflık filan değil başka bir şey.
Onu da ben söylemeyeyim…
Sevgiyle kalın