Hep söylemiş, bu köşede de defalarca yazmışımdır;
Basının sahibi yok!..
Asli misyonumuz gereği bireylerin, toplumun, kamunun sesi oluruz, sorunları gündeme taşır, çözüm yoluna katkı koyarız. Ancak mum dibine ışık vermez misali kendi sorunlarımızı anlatamaz, anlatsak da sesimizi ilgililere yeterince duyuramayız.
Mesele basının sorunları olunca herkes kör, sağır, dilsiz olur nedense…
Vatandaşın derdine hemdert olur, onun haykırışlarının gerekli yerlere ulaşmasını sağlarız ama vatandaş 50 kuruş 75 kuruş verip bir gazete almaktan imtina eder. Kendi sorunlarının çözümü için sizden kurtların önüne atılmanızı beklerken kendi arka planda ellerini ovuşturur. Yani herkes her şeyi sizden bekler fakat kimse size bir şey vermez.
Yıllardır bu döngü böyle sürer gider…
Zaten az olan okuma alışkanlığının internet medyası karşısında daha da azalması, özellikle genç kuşakların yoğunlukla sosyal medyayı tercih etmesi de buna eklenince yazılı basının, özellikle de yerelde görev yapan basın kuruluşlarının yaşama şansı neredeyse sıfıra indi. Son günlerde yaşanan ‘dış kaynaklı’ ekonomik saldırıdan en fazla etkilenenlerin başında da yine yerel basın geldi. Çünkü gazetelerin en temel girdisi olan kağıtta dışa bağımlıyız. Gazete kağıdı dolarla alınıyor. Döviz kurlarında yaşanan olağan dışı yükseliş, baskı maliyetlerini de aynı oranda artırdı. Baskı, dağıtım, personel, kira, vergi, ajans aboneliği vs giderleriyle birlikte tanesini ortalama 1,5 TL’ye TL’ye mal ettiğimiz gazeteyi 75 kuruşa satamıyoruz bile…
Demokrasinin olmazsa olmazı denilen yerel basın resmen can çekişiyor ama yardım eli bir türlü uzanmıyor…
Önceki gün Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu (TGK) Genel Başkanı Nuri Kolaylı, bu can çekişmeyi yazılı bir açıklama ile dile getirdi. Türkiye genelinde faaliyet gösteren 8 gazeteciler federasyonu ile 90 gazeteciler cemiyetine üye yaklaşık 20 bin basın çalışanını temsilen açıklama yapan Kolaylı, “Gazetelerinin en temel girdisi olan gazete kağıdında dışa bağımlı olmamız ve döviz kurlarında yaşanan olağan dışı yükseliş, basın kuruluşlarını ve çalışanlarını, gerekli önlemler kısa sürede alınmazsa iş yapamaz hale getirebilir” dedi. Kolaylı, açıklamasının devamında, “Gazetelerin gider kaleminde ilk sırayı alan gazete kağıdı, gerek ithal edilmesi, gerekse ağır vergiler nedeniyle adeta el yakar hale gelmiştir. 2016 yılı Aralık ayında 665 ABD doları (2 bin 300 TL) olan 3. hamur 45 gram gazete kağıdının fiyatı, 31 Ağustos 2018 tarihi itibariyle 840 ABD dolarına (5 bin 500 TL) yükselmiş, TL bazında yaklaşık yüzde 130 artmıştır. Gazete kağıdının yanı sıra mürekkep ve kalıp gibi girdilerde de büyük artışlar yaşanmaktadır. SEKA'nın özelleştirilmesinin ardından döviz kurlarının her artışından direkt etkilenen gazete kağıdı fiyatları, dijitalleşmenin de baskısıyla basın kuruluşlarının bir bir kapanmalarına yol açmaktadır” ifadelerini kullandı. Basın kuruluşlarının yaşadığı en büyük sorunun gelir gider dengesinin bozulması olduğunu, bu nedenle basın kuruluşlarına acil nakit ihtiyaçlarını karşılamak üzere kamu ve özel bankalar ile Hazine, KOSGEB ve Kalkınma Ajansları aracılığıyla uygun koşullarda kredi desteği verilmesi gerektiğini ve başka çözüm önerilerini de dillendirdi Kolaylı…
İfade ettiği her şey belki eksik ama asla fazla değil. Noktası, virgülüne kadar katılıyorum. Ancak yazının başında da vurguladığım gibi bu haykırışları bizler yıllardır yapıyor ama kimseye duyuramıyoruz. Bakalım bu kez birileri kulak kabartacak mı? Birileri bu figanı dikkate alıp yerel basına can suyu verilmesi için adım atacak mı? Merak ve heyecanla bekliyoruz…
Unutmayın ki basın, demokrasinin olmazsa olmazı ve herkese lazım…