Malum 24 Haziran seçimlerine artık saatler sayıyoruz. Vakit yaklaştıkça gerilimin arttığını dünkü yazımızda ifade etmiştik. Bugün de gerilimle birlikte artan vaatlere değinelim. Dilin kemiği yok vaatlerin bini bir para. Cumhurbaşkanı adayları ve milletvekili adayları vatandaşa duymak istediği her şeyi bol keseden söylüyor. Dinledikçe halden hale giriyor, toz pembe hayallere dalıyoruz. Dalmasına dalıyoruz da yakın siyaset tarihimize şöyle bir göz attığımızda partilerin/adayların vaatleri açısından nasıl hayal kırıklıkları yaşattıklarını da görüyoruz…
Neler vaat edilmedi ki geçmişte...
Yaşı belli bir noktaya gelenler hatırlayacaktır, “Kim ne veriyorsa iki katını vereceğim” diyenleri dahi gördük. İki anahtar, 3 anahtar sözü veren siyasetçilerle doldu taştı meydanlar. O şaşaalı vaatler hafızalarımızda yerini korurken, o siyasetçiler sahneyi çoktan terk etti…
Günlerdir hem buradan yazıyor, hem TV programında dillendiriyorum. Altı doldurulamayan vaatlere artık kimse inanmıyor. Toplum artık söylenenden çok kimin söylediğine bakıyor. Siyaset neticede bir ikna sanatı. İkna edebiliyorsanız sonuç alıyorsunuz. Aksi halde günler, haftalar boyu geceli gündüzlü sürdürülen propaganda çalışmaları boşa gidiyor.
Bu seçim sürecinde özellikle muhalif partilerin propaganda çalışmalarına bakıyorum hala aynı terane devam ediyor. Belli ki geçmişten ders çıkarılamamış. Hala uçuk kaçık vaatler, hala ‘sadece iktidarın yaptıklarını’ hedef alan söylemler…
Bu doğru bir siyaset değil. Israrla söylüyorum. Bu siyasetle sonuç almak zor. İktidarı elbette eleştireceksiniz. Muhalefet olmanın gereği bu. Ancak bunu yaparken kendi projelerinizi de ortaya koymanız lazım. Topluma alternatifler sunmanız, düşünmeye sevketmeniz lazım. Ekonomide, dış politikada, tarımda, turizmde, sanayide nasıl bir yol izleyeceğinizi somut örneklerle ortaya koymanız lazım. Bunları yaparken de toplumsal hassasiyetlere dikkat etmeniz lazım.
Türkiye’nin en köklü partisi CHP yıllardır ülke gerçeklerine sırtını çevirdiği, görmezden geldiği için muhalefette. Mütedeyyin bir toplum yapısına sahip olduğumuz gerçeğini göremedikleri için yıllardır belli bir oy oranında sıkışıp kalmış durumda. Bir taraftan insan hakları, özgürlükler çığırtkanlığı yapıp diğer taraftan inançlarını yaşayan insanlara ‘yobaz’ yaftası yapıştırmak hangi aklın ürünüdür anlamak mümkün değil…
Bugünün CHP’si bu anlamda geçmişten elbette farklı ancak hala bahsettiğim mantalitede insanlar bu partide siyaset yapıyor. Hala bu kitle toplumun dindar kesimine ‘yobaz’ gözüyle bakıyor. Toplumun önemli bir bölümünün terörist olarak nitelendirdiği kesimlerle aynı paralelde hareket ediyor. Böyle olunca da söylenenlerin, vaatlerin inandırıcılığı kalmıyor.
Katılır veya katılmazsınız.
Benim bu seçim sürecinde tespitlerim budur…