Türkiye-Rusya ilişkileri, 24 Kasım 2015 tarihinde bir Rus savaş uçağının Türkiye hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle Türk jetleri tarafından düşürülmesinden sonra büyük bir değişime uğradı. 24 Kasım’a kadar özellikle ekonomi alanında güçlü ilişkileri bulunan Türkiye ve Rusya, uçağın düşürülmesiyle birlikte ciddi bir kriz dönemine girdi. Başta tarım ve turizm sektörleri olmak üzere Rusya bağlantılı tüm ekonomi büyük sarsıntı yaşadı.
Olan biteni hepimiz hatırlıyoruz.
Bir tarım ve turizm kentinde yaşadığımız için krizi iliklerimize kadar hissettik desek abartı olmaz. Derken özellikle Antalya olarak 2016’da son yılların en kötü turizm sezonunu yaşadık. Turist sayısı neredeyse 5 milyon azalırken, Rusya’ya yaptığımız ihracat tamamen durdu. “Eyvah, battık, mahfolduk” derken, diplomatik girişimler meyvelerini vermeye başladı ve 2017 sezonunda işler düzelme rayına girmeye başladı. Rusya-Türkiye arasındaki ilişki, uçak krizi öncesine dönerken, hükümet yetkilileri 2018 sezonu için umut dolu mesajlar vermeye başladı. Nitekim erken rezervasyonlardaki artışlar da bu mesajları destekler nitelikteydi.
Yılın başından bu güne kadar gelen turist sayısına bakıldığında kara bulutların tamamen dağıldığını görüyoruz. Türk turizmi, özellikle Antalya turizmi rekor üstüne rekor kırıyor. Yılın ilk 6 aylık döneminde, yani Haziran ayı sonu itibarıyla kente gelen turist sayısı 4 milyon 885 bin 835. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 40,18 oranında bir artış sözkonusu. Bu olumlu gelişmenin daha fazla sevindiren yanı ise turizm gelirlerinin ziyaretçi sayısından daha fazla artmış olması…
Bu, uzun yıllar sonra ilk kez oluyor. Kısa adı TÜİK olan Türkiye İstatistik Kurumunun turizm verilerine göre Nisan-Mayıs-Haziran aylarını kapsayan üç aylık dönemde Türkiye’ye gelen ziyaretçi sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 24.9 artarken aynı dönemde turizm geliri yüzde 30.1 oranında yükseliş gösterdi.
Artık herkesin yüzü gülüyor, herkes ileriye umutla bakıyor. Demek ki karalar bağlayıp feryat figan etmenin kimseye faydası yokmuş. Doğru şeyler yapılınca olumlu sonuçlar alınabiliyormuş. Bundan sonra yapılması gereken de, bu ‘doğru’ adımları atmaya devam etmek. Örneğin, bugün dünya piyasasında 200 milyar dolarlık spor turizmi pazarından sadece 1 milyar dolar pay alıyoruz. Bu payı artırmak için spor turizmine yönelik yatırımlara hız vermeliyiz. Bu potansiyel bizde fazlasıyla mevcut. Allah vergisi bir iklime, doğaya sahibiz. Yapılacak tek şey yeterli sayıda tesis…
Bunun yanı sıra sağlık turizminden de yeterli payı aldığımız söylenemez. Nitekim bu eksikleri giderme yolunda adımlar atılıyor. Bunlardan biri kısa adı USHAŞ olan Uluslararası Sağlık Hizmetleri A.Ş...
Yasası TBMM’den geçti.
Meclis tatile girmeden kabul edilen torba yasada yer alan USHAŞ, tedavi olmak üzere yurtdışından müşteri getirmek için bir tur operatörü gibi çalışacak. USHAŞ, yurt dışında da sağlık kuruluşu açıp işletebilecek. USHAŞ, Türkiye'nin sağlık hizmeti alanındaki yüksek potansiyelini ve rekabet gücünü değerlendirerek sağlık turizminden döviz geliri sağlamak amacıyla ülkede sunulan hizmetlerin tanıtımını yapmak, kamu ve özel sektörün sağlık turizmine yönelik faaliyetlerini destekleyip, koordine etmek, uluslararası sağlık hizmetlerine ilişkin politika ve stratejiler ile hizmet sunum standartları, akreditasyon kriterleri konusunda Sağlık Bakanlığına önerilerde bulunmak gibi görevler üstlenecek.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun destekleriyle başlatılan ve bu yıl ikincisi gerçekleştirilen HESTOUREX Dünya Sağlık, Spor ve Alternatif Turizm Kongre ve Fuarı da yine bu anlamda atılmış olumlu adımlardan bir başkası. Türk turizmini arzu edilen seviyeye getirebilmek için öncelikle mevcut potansiyelimizi dünyaya anlatmak/tanıtmak ve bu potansiyeli ‘işler’ hale getirmemiz gerekiyor…
İyi tatiller..