Başlıktaki ifadenin sahibi, Lösemili Çocuklar Vakfı (LÖSEV) Antalya İl Koordinatörü Tutku Canıdar…
Canıdar, önceki gün Antalya Ekspres Gazetesi’ne verdiği röportajda, LÖSEV olarak 2012’den bu yana gerçekleştirdikleri faaliyetlerini anlatırken topluma bir de çağrıda bulunmuş…
Şöyle demiş Canıdar;
“Sloganımız, ‘İnsanlık ölmesin insanlar da ölmesin.’ Birilerini anlamak için illa başına gelmesini beklememek lazım. Ben sadece LÖSEV için çağrı yapmıyorum. İnsanlar diğer sivil toplum kuruluşlarına da üye olabilir, onlar için de çalışabilirler. Bir çocuğu, hastayı mutlu etmek çok önemli. İnsanlardan bunu dikkate almalarını istiyorum. Onları gülümsetmeyi başarabildiğinizde mutluluktan gözyaşı döküyorlar, boynunuza sarılıyorlar. Mucize yaratamıyorsunuz onların hayatında, hastalığına çare bulamıyorsunuz belki. Ama o gülümseme her şeye bedel. Mesele insan olmakta..”
Bu tür toplumsal duyarlılık gerektiren konularda herkes ‘mesele insan olmakta’ diyor.
Oysa asıl mesele ‘insan kalabilmek’…
Sonuçta hepimiz insan olarak doğuyoruz.
Ve insan kalabilmek için de insana yarayan davranışlar sergilememiz gerek…
Cenâb-ı Hak; “Rûhumdan üfürdüm” (el-Hicr, 29) diye buyuruyor. “Yeryüzünde halifem!” diyerek muhatap alıyor. (el-Bakara, 30)
Peki Yaratıcı bize bu kadar değer veriyorken biz kendimize ne kadar değer veriyoruz?
Ne kadar farkındayız insan oluşumuzun ve ne kadar insan kalabiliyoruz?..
İşte asıl sorgulamamız gereken şey bu.
Hayatımızda ‘olmazsa olmaz’ sandığımız o kadar lüzumsuz şey var ki…
Bugün kıymet biçemediğimiz, kazanmak için belki bir ömür harcadığımız, emek verdiğimiz şeylerin, bizden sonra bir saman çöpü kadar bile değeri olmayacağının acaba kaçımız farkındayız…
Nice insanlar var, özene bezene evler yaptırıyor, tüm enerjisini, parasını, zamanını ona harcıyor ve belki hiç oturamıyor ya da çok az oturabiliyor. Ya da, hayal ettiği bir arabayı tüm imkânlarını zorlayıp alıyor ama daha ilk kullanımında o araba kişinin ölümüne sebep olabiliyor. Ve tüm bu dünyevi hırslar yüzünden bir bakıyorsunuz ortada insanlık diye bir şey kalmamış…
Yolda önünde yere düşüp kıvranan birinin yanı başından sanki hiçbir şey olmamış gibi geçip gidiliyor. Komşuda kıyamet kopsa hiçbir dairenin kapısı açılmıyor. ‘Bananecilik’ almış başını yürümüş. Engelliyle ‘Bana ne senin engelinden’ diyerek kavga edenleri görüyoruz… Dolayısıyla yardıma muhtaçların küçümsendiği, alay konusu edildiği, ahlaki değerlerin yerle yeksan olduğu bir toplumda asıl mesele insan olmak değil insan kalabilmekte…