Yaklaşık 23 yıldır Antalya’da yaşıyorum. Geldiğim ilk yıldan itibaren birçok turizm bakanını mesleğim gereği yakından dinleme fırsatı buldum. Turizm içerikli sayısız toplantıya/etkinliğe katıldım. Ve günümüzde Antalya turizmi ya da genel turizm adına sayılan sorunların tamamını yüzlerce kez dinledim. Şöyle geriye dönüp baktığımda küçük bir ilerleme olsa da bu sorunların önemli bir bölümünün hala yerinde saydığını görüyorum…
Peki niye böyle oluyor?
Niye sorunlar ve çözüm yolları bilindiği halde çözüme ulaşamıyoruz?
Niye ülke turizmi arzu ettiğimiz seviyeye gelmiyor?..
Bu soruları dün ziyaret ettiğimiz Antalya Valisi Münir Karaloğlu’na da sordum. Özellikle son iki yıldır turizme daha bir yoğunlaştığına tanık olduğumuz Vali Karaloğlu oldukça ilginç saptamalarda bulundu. Bunlardan biri ve bana göre en önemlisi kent yaşayanlarının turizmi yeterince özümsememiş olduğu saptamasıydı. Bir de örnek verdi. Geçen yıl malum, Perge Yılı olarak ilan edilmişti. Vali Karaloğlu bunu hatırlattı ve “Antalyalı veya Antalya’da yaşayıp da Perge’ye bir kere dahi gitmemiş insanlar var. Akseki’deki Düğmeli Evler’i görmemiş insanlar var” dedi.
Vali Karaloğlu’nun bu tespitine katılmamak mümkün değil. Bir turizm kentinde yaşayıp da turizmden bu kadar bihaber olunan tek yer sanırım Antalya’dır. Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Alanya dibimizde. Gidin Alanya’ya sokaktaki simit satıcısı dahi turizmi içinde yaşar. Adım attığınız her yerde ‘turistik kent’i iliklerinize kadar hissedersiniz. Hayat tamamıyla turizme endekslidir. İşte arzu edilen seviyelere ulaşabilmek için Antalya geneli de böyle olmalı.
Sayın Vali, turizm gelirlerinin artırılması konusuyla ilgili de yine önemli değerlendirmelerde bulundu. Niteliğe nicelikten daha fazla önem veren çağdaş turizm anlayışından bahsetti. Turizm gelirlerinin artırılması için mutlaka ama mutlaka niteliğin yükseltilmesi gerektiğine işaret etti. Bu da son derece doğru bir başka tespit. Günümüzde artık turizm, yeniden tanımlanıyor. Yeni bakış açıları, öncelikle de turizmi istatistik tanımların ötesine taşıyan yeni bir anlayış öne çıkıyor. Bu yeni anlayışın mottosu ‘nitelikli turizm’. Sadece konaklama tesisleriyle de değil. Otel dışı çevreyle, kentlerle, kasabalarla, alışveriş mekanları, eğlence noktalarıyla vs…
Nitelik arayanları, bekledikleri değerin üretildiği ortamlarda ve ürünlerde bir araya getiren bir markalaşmaya ihtiyaç var. Tekrarcılığın, taklitçiliğin yerini yenileşimin alacağı bir anlayışa ihtiyacımız var. Tüm bunları yapabilmek için de Sayın Vali’nin vurguladığı gibi turizmi içselleştirmeye, özümsemeye, turizmi kendi bünyemizde yaşamaya ihtiyacımız var.
Bunları yapmak zorundayız. Yapamazsak işte böyle yerimizde sayar dururuz…