Yarın bir kez daha sandık başına gidiyoruz. Ülkemiz ve Antalya için “en hayırlı sonuç” ne olacaksa, yarın akşam o sonucu görmeyi diliyorum.
Liderlerin birbiri hakkında etmediği laf kalmadı, söylenmedik söz kalmadı. Umarım tüm bunlar pazartesi gününden itibaren geride kalır. Çıkan seçim sonucu ne olacaksa, herkes buna saygı duyup, seçim gerginliğinde söylenmiş laflardan dolayı da birbirine hakkını helal eder. Çünkü Türkiye’nin de, Antalya’nın da böyle kavgalar ile geleceğe daha emin, daha kararlı adımlarla ilerlemesi zor.
Antalya’da sakin geçen seçim atmosferinde, maalesef son günlerde gerildi. “Bir seçim süreci Murat Çiçek-Yıldıray Sapan atışması ile geride kalıyor” diye düşünürken, son günlerde özellikle Antalya Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere, bir çok kesim tartışmaların içerisine giriverdi. Bu tartışmaların da seçimden sonra geride kalmasını, herkesin Antalya’nın ortak çıkarları için mümkün olduğunca sakin, mümkün olduğunda birlik içerisinde hareket etmesini diliyorum. Zor bir dilek biliyorum. Ama neden olmasın? Hepimizin sonuçta toprak altına gideceği memleket burası değil mi?
Bugün “Yılın gazetecilik olayı”nı patlatacağımızı okurlarımıza duyurmuştuk. Ancak akşam saatlerinde bir toplantı düzenledik ve o haber ile ilgili uzun bir süre tartıştık. Sonuç olarak da, o haberi yayınlamaktan vazgeçtik. Bunun tek bir nedeni var. Beklediğimiz belgelerin ve tüm bilgilerin seçimden ancak iki gün önce tamamıyla elimize geçmiş olması. Yarın sandık başına gidilecek olması, bugün yayınlanacak bir haberin bizim çizgimize yakışmayacak olması, muhatabının yanıt vermekte güçlük çekecek olması ki bugün çıkacak bir habere yanıt verebilmesi ancak pazartesi mümkün olurdu. Yani bunun adı “dürüst gazetecilik” olmazdı. Yarın sandık başına giden insanların kafasında yanıtı verilmemiş bir mesele olurdu. Gerçi haberin muhatabı için böyle şeylerin önemi yoktu. Geçmişe bakınca, seçime saatler kala yayılan iftiralara bakınca, belgeli bir haber belki de o muhatabın hakkıydı.
Fakat bizde vicdan var. Buna hakkımız yoktu. Yapmadık. Bize yakışmazdı, yapmadık.
Bir konuya daha değinmek istiyorum. Biliyorsunuz bu seçim süresince CHP Antalya Milletvekili adayı Yıldıray Sapan ile aramızda karşılıklı atışmalar yaşandı. Bir çok kişi bunun, bizim tarafımızdan başlatıldığını düşünmüş olabilir. Ama öyle olmadı. Bizim yayınlamaktan vazgeçtiğimiz bir haberi öğrenen Sapan, bundan vazgeçtiğimizi bile bile Anadolu Ajansı’na bir açıklama yaparak, isim vermeden resmen tehdit etti. Bunun şahidi, bizzat ismini veremeyeceğim ve kendisi tarafından da bilinen arkadaşlarıdır, partilileridir. Tehditlere boyun eğmedik, eğmeyeceğimizi tahmin edemedi. Umarım bu süreç bizimle ilgili kendisine bir fikir vermiştir.
Sapan kendisine göre “ailevi” mahkemelere göre “bir milletvekili adayı ile ilgili halkın bilgilendirilmesi gereken bir konu kararı verilen” o haberlerden sonra, iki ayrı basın toplantısı düzenledi. Konu daha önce de gündeme defalarca gelmiş, iki kez yargıda bizimle ilgili “takipsizlik” verilmiş meselelerdi. Uyardık, dinlemedi. Açıkladık, anlamadı. İspata muhtaç sözler sarf ettiğini söyledik, ama o bunları bile bile demediğini bırakmadığı gibi, ticari faaliyetleri devam eden şirketler ile ilgili yapmadığını da bırakmadı. Bunlar ile ilgili yargı önünde hesaplaşacağız. Ancak bir insan olarak bugün geldiğimiz noktada düşünüyorum da, ben şahsi olarak hakkımı helal ediyorum, başkasını bilmem. Çünkü Bizim yayınlarımız nedeniyle onun yaşamış olabileceklerini tahmin etmek zor değil. Milletvekili adayı olmanın zorluklarından birini fazlasıyla yaşadı. Biz de o yayınlarla gazeteci olarak işimizin ne kadar zor olduğunu bir kez daha yaşamış olduk.
Neden seçime bir gün kala hakkımı helal ediyorum?
Çünkü Bunu daha önce yapamazdım. Birileri çıkıp, “Bak korktu, çekindi” diyebilirdi. Bekledim. Özellikle bekledimki, Yıldıray Sapan’ın bizim hakkımızda söylenmemiş hiçbir şeyi kalmasın. Eteğinde ne varsa, hepsini döksün. Böylece bu “hak helali”nin bir anlamı olsun.
Tüm partilere, tüm adaylara, ülkemize ve Antalyamıza seçim sonuçları şimdiden hayırlı olsun. Biz bu süreçte söz verdiğimiz gibi tüm partilerin, bize ulaştırdığı tüm haberlerine yer verdik. Köşe yazılarımızda söz verdiğimiz gibi taraf olmamız gereken yerde olduk. Ancak gazete haberlerinde azami bir dikkat gösterdik. İşimizi yaptık. Antalya’ya çirkinleşmemeye ciddi bir gayret göstererek, herkesin fikirlerini ulaştırmaya çalıştık.
Belki birileri bizden bu süreçte, “yayın çizgimize bakarak” çok daha sert bir yayın politikası izlememizi bekliyordu. Ama yapmadık. Bizde eleştiri var, bizde belgeli haber var ama bizde seçim öncesi bunları yazma, seçimi etkileme, intikam almaya çalışma, hırs yapma, küfür etme yok.
Bizim amacımız seçim değil, her zaman olduğu gibi Antalya’dır. Antalya’nın bilmesi gerekenleri yazmak için seçim önünü beklemek gerekmez. Bakın seçimden sonra da böyle olacaktır.
Bu süreçte bizimle ilgili gündeme gelen meseleler ile ilgili dün köşemde yazdıklarım da, seçimden sonra gerçekleşecektir. Elbet de kamuoyunun bizimle ilgili merak ettiği konular varsa, bunların cevapları verilecektir.