Kendi eşine “Ananı kucağıma oturtacağım” diyen, yine kendi eşine, eşinin iddiasına göre döve döve düşük yaptırıp, “Bebek katili” olmuş, tüm bunlara rağmen CHP eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal tarafından “Örnek bir aile reisi” olarak gösterilip, kamuoyunda “Bozanın şahidi, şıracı” denilmesine neden olan bir milletvekili adayı dün basın toplantısı düzenledi. Toplantı, “Murat Çiçek” diyerek başladı, “Murat Çiçek” diyerek sona erdi. Sanırsın ben, rakip bir partinin listesinden milletvekili adayıyım!..
Bu rezilliklerini yayınlayan Akdeniz Manşet Gazetesi’ne ve bu gazetenin başında ben olduğum için bana düşman kesilen o vekil adayı Yıldıray Sapan, “Kuyruk acısı” ile düzenlediği her cümlesinden anlaşılan basın toplantısındaki sözlerine, “Devlet adamı İsmet İnönü’nün tarihe geçmiş sözü ile “Bu ülkede namusluların namussuzlar kadar cesaretli” olabileceğini hatırlatma zamanı geldi” diyerek başladı.
İsmet İnönü’nün o meşhur lafına katılmamak mümkün mü?
Aynı fikirdeyim. Bu ülkede namuslular, en az namussuzlar kadar cesur olmalıdır. Akdeniz Manşet 11 yıldır bu inançla çalışmaktadır. Ancak kendi annesi için “kucağıma oturtacağım” diyen bir kişi, bana namus dersi verecek olan en son kişidir. Yerel seçimlerden önce önüne gelene iftira atıp, yerel seçimlerden sonra EKDAĞ Genel Müdürlüğü ile ödüllendirilip, ortadan kaybolan, geçmişi hakkında kendi partililerinin bile tam bilgi sahibi olmadığı, EKDAĞ’da aldığı maaşa tav olup, sesi soluğu kesilen Sapan, yine ortaya çıktı!.. Nedeni belli değil mi? 25 gün sonra seçim var.
Basın toplantısından sonra bir çok meslektaşım aradı. Yanıt verip, vermeyeceğimi sordu. Aslında niyetim benim gözümde “üç kuruşluk değeri” olmayan, her seçim öncesi ortaya çıkıp, insanların onur, haysiyet ve şerefi ile oynamaya çalışan bu adama cevap vermemekti. Çünkü Basın toplantısı baştan sona saçmalık, yalan, dolan ve iftiralar ile doluydu. Çünkü Birileri yine Yıldıray efendinin eline bir metin tutuşturmuş, “Oku bakiim oğlum” demişti. O da “Kuyruk acısını çıkartayım” diyerek harekete geçmişti.
Sevgili Antalyalılar.
Dün bir ilk yaşandı. Bir adam çıkıp, Menderes Türel döneminde yapılan iş ve işlemleri diline dolayarak, bu işlerin verildiği adresi sorguladı. Ancak sorgularken, ısrarla sorulmasına rağmen, “Burada yolsuzluk vardır” diyemedi. “Burada hırsızlık vardır” diyemedi. “Burada çıkar ilişkisi vardır” diyemedi. Zaten bunu diyemezdi!.. Çünkü Tek amacı ve hasedi, bu işlerin bir kısmının gazetemizin de bağlı olduğu şirkete verilmiş olmasıydı. Ancak yuvarlak laflarla, karşısındaki gazetecilerin akıl ve mantığından haberi olmayan tavırlarla “çamur at, izi kalsın politikası” güttü. İmalarla kandırabileceğini sandı.
Çok konuşmaya, çok uzatmaya gerek yok. Dün yaptığı açıklama ile bana göre bariz bir şekilde suç işlemiştir. Oradaki her cümlenin hesabını yargı önünde sormak için tarafımızdan gereği derhal yerine getirilecektir. Daha önce yargı önünde yalan, dolan ve iftiraları açığa çıkarıldığı gibi, yine aynı yol izlenecektir. Yalan çoktur. Çünkü Bu adamın bir iddiayı ortaya atmadan önce, araştırma ihtiyacı yoktur. Bunları buradan tek tek anlatmaya ve yargıda belgelenmesi gereken (bugüne kadar olduğu gibi) bilgileri vermeye gerek yoktur.
Benim bir lafım var ve ortada durmaktadır.
Bugüne kadar gazetemizin de bağlı olduğu şirket bir çok ticari faaliyet yürütmüştür ve “çakallara muhtaç olmadan” yürütmeye de devam edecektir. Bir insanın ekmeğini bu kadar diline dolamanın ancak iki açıklaması olabilir. O ekmeğe haram katılmış olmalıdır. O ekmeğe hırsızlık, yolsuzluk, katılmış olmalıdır. Yada, amaç o şirkete bağlı Akdeniz Manşet’i susturmaktır. Haysiyetsizler bunu iki buçuk yıldır başaramadı, bundan sonra da başarması imkansızdır.
Yıldıray efendi ısrarla sorulmasına rağmen iddia edemedi, ancak varsa, “Yolsuzluk, hırsızlık, çıkar ilişkisi”ni iddia eden, ispat etmediği sürece haysiyetsiz, onursuz ve şerefsizdir.
Adını gündeme getirdiği şirket, CHP'li belediyelerle de onlarca iş yapmıştır. Onlar için de, “Hortum döşediler” demek mümkünmüdür?
İki buçuk yıldır Menderes Türel ile Murat Çiçek ismini bir araya getirip, rakı masalarında meze etmeye çalışanlara bir kez daha sesleniyorum. Bunu ispat etmek, sizin haysiyet, onur ve namusunuzdur.
Antalya’dan belki de ilk defa bir şirket çıkıp, bu kadar zorlu işleri alnının akıyla, şerefi ile, hakkıyla gerçekleştirdi. İki yıldır her yeri didik didik edilmesine rağmen, kanunsuz ve onursuz tek bir yanlışı çıkmadı. Bununla gurur duymayanlar olabilir ancak biz her işimizde olduğu gibi, bu işimizle de gurur duyuyoruz. Çünkü Çakallara bir ilan için, çakallara bir abone için muhtaç olmuyoruz. Çünkü biz Aydın Doğan’ın dediği gibi, “Basının ekonomik bağımsızlığını kazanmadığı sürece, hür olmayacağı”nı iyi biliyoruz. Gece, gündüz çalışıp, helal kazançlarımızı getirip, yine bu kentin hizmetindeki Akdeniz Manşet’e harcıyoruz. Onun için gerçek gazetecilik yapabiliyoruz.
Çıkıp namus bekçisi kesilenlere ileriki günlerde detaylarına gireceğim iki soru yönelterek, “Şimdilik bu kadar” diyorum. Türel zamanında onbinlerce Antalyalı’nın katılımı ile yapılan, onlarca ayrı işi dilinize dolayıp, duruyorsunuz. Türel’in 8-10 milyon lira harcadığını ifade ediyorsunuz. Mademki sosyal, kültürel işlere bu kadar karşısınız, 2010 yılı içerisinde Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin sadece Kültür ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı’na tahsis ettiğiniz 39 milyon lirayı nereye harcadınız? Hangi firmalara, hangi işleri verdiniz? Temsil Ağırlama ve Tören giderleri için 17 milyon lirayı de ekleyince, 56 milyon lira nereye gitti?
Ey dürüst Sapan!.. Bunada cevap versene!..
Sakın senin “ağa babaları”nın derdi, Manşet'in bu işlerin peşini bırakmaması olmasın?