Türkiye ile Rusya arasındaki buzların çözülmesi için atılan adımlar kapsamında önceki akşam iki ülkenin milli takımları ‘dostluk’ maçında Antalya’da karşı karşıya geldi. Saha ortasında açılan Türk ve Rus bayrakları, dostluk ve kardeşlik ifadeleri içeren pankartlar, tribünleri dolduran Türk ve Rus vatandaşlarıyla muhteşem bir ambiyans oluşturulmuştu. Nitekim maç da bu ambiyansa uygun olarak başladığı gibi 0-0 sona erdi…
Maç öncesi hemen herkesin merak ettiği şey, başta Arda Turan olmak üzere uzun zamandır milli takımı sırtlayan Selçuk İnan, Burak Yılmaz, Caner Erkin, Hakan Balta gibi isimlerden yoksun ay yıldızlı takımın ortaya koyacağı performanstı. Son haftalarda Barcelona’da futboluyla harikalar yaratan Arda’dan yoksun bir milli takımın ‘tat’ vermeyeceği, maçı izlediğimiz basın tribününde de en çok dillendirilen konuydu. Zaten bir ‘dostluk’ maçı olduğu için kimse agresif bir futbol beklemiyordu. En azından seyir keyfi verecek bir Arda Turan olmalıydı düşüncesi eminim birçok kişide vardı. İşte bu düşünceler içerisinde maç başladı ve ortaya son dönemin yıldızı 19 yaşındaki Emre Mor çıktı, hepimizi resmen morarttı. Bir insanın ayağına top bu kadar mı yakışır arkadaş. O topu, top da onu seviyor belli ki.. Ayağına topu her aldığında yakın çevresindeki birkaç kişiyi ipe dizer gibi diziyor, tribünleri hop oturtup hop kaldırıyor. Zaman zaman topu çok tuttuğu için kaptırdığı da oluyor ama başkası yaptığında tepki gösteren seyirci o yaptığında ise çılgınca alkışlıyor. Yani daha yolun başında ama şimdiden tribünleri de kazanmış. Gerçekten Allah vergisi büyük bir yetenek. Ve bu büyük yetenek Çarşamba akşamı milli takımın kötü performansını izole ettiği gibi Arda ve diğer yıldızları takımdan keserek büyük bir risk alan Fatih Terimi de kurtardı.
Emre Mor’u bir yana bırakırsak, dostluk maçında milli takımın en iyilerinden biri Mehmet Topal’dı. Topal futbolunun bana göre en verimli dönemini yaşıyor. Takımı bir orkestra şefi edasında yönettiği gibi rakibin pozisyonlarında da sigorta görevi yaptı. Sahada adeta basılmadık nokta bırakmayan tecrübeli oyuncu Emre’nin asistliğinde bir de gol attı ancak ofsayt nedeniyle geçerli sayılmadı. Bir diğer iyi de kaleci Volkan Babacan’dı. Maşallah Volkan adaşından devraldığı günden bu yana milli takım kalesinde devleşmeye devam ediyor. Bu arada gol demişken santrafor Cenk Tosun’la ilgili birkaç kelam etmemiz gerek. Cenk iyi bir yedek olabilir ancak kesinlikle milli takımın gol silahı olamaz. Bunu bir kere daha gördük. Terim bu bölgeye en kısa zamanda birini bulmalı. Maçın kötülerinden biri de Volkan Şen’di. Aldığı hemen her topu ezen, kaptıran Volkan resmen saç baş yoldurdu. Topla buluştuğu hemen her pozisyonda yerde kaldı. En küçük temasta dahi kendini yere atmayı alışkanlık haline getiren Volkan, Terim’i de çıldırtmış olmalı ki, devre arası değiştirildi. Bursa’dan Fenerbahçe’ye birlikte geldiği Ozan Tufan’da ise büyük ölçüde güven eksikliği var sanki. 19 yaşındaki Emre Mor’da olan özgüvenin çeyreği onda olsa yeniden eski Ozan olacak. Ha bir de şu Hakan Çalhanoğlu var. Tamam her ne kadar milli takımda görememiş olsak da adamın frikik istatistikleri süper. Ancak hepsi o kadar. Adamda başka hiçbir şey yok. Birebirde adam geçemiyor, topla dripling yapamıyor, isabetli pas yüzdesi neredeyse sıfır. Ama ne hikmetse teknik heyet nezdinde toleransı bir hayli yüksek..
Şener Özbayraklı, Serdar Aziz, Çağlar Söyüncü yine takımın ‘iyi’ olarak göze çarpan isimleri olurken, İsmail Köybaşı kötüler arasındaydı. Oyuna sonradan giren Hasan Ali Kaldırım, Okay Yokuşlu, Enes Ünal, Kaan Ayhan, Yunus Mallı ise vasat görüntü çizdi.
Sonuç olarak dostluk maçında ortaya konan futbol sağlıklı bir ölçü olmasa da tatmin edici değildi. İyi ki Emre Mor vardı da seyir keyfi yüksek oldu…