24 Haziran’da Türkiye’nin geleceğini belirleyecek seçimlere geri sayım başlarken adayların birbirlerine karşı kullandıkları dil giderek sertleşiyor…
Lider bazındaki bu gerilim haliyle tabana da katlamalı olarak sirayet ediyor. Kamplaşmalar, bölünmeler had safhaya ulaşmış durumda. Doğrusunu söylemek gerekirse ortaya çıkan tablo iç karartıyor…
Özellikle sosyal medya üzerinden karşılıklı yapılan algı operasyonları çığırından çıkmış gibi. Sanki bir seçime değil de savaşa giriyoruz. Herkes birbirine hakaret ediyor, iftira atıyor. Provokatörler her zaman olduğu gibi iş başında ve gerilimi daha da artırmak için elinden geleni yapıyor.
Sosyal medya denilen mecra üzerinden öyle şeyler yapılıyor ki, akıl alır gibi değil. İç savaştan bahsedenler bile var. ‘Seçimi filanca kazanırsa şu olur, falanca kazanırsa bu olur’ diye paylaşımlar yapan mahlukatlar belli ki Türkiye’de de bir ‘Arap Baharı’ yaşatma hedefinde…
Her şeye rağmen ben Türk halkının sağduyusuna güveniyorum.
Türkiye aynı coğrafyada olsa bile asla bir Ortadoğu ülkesi olmadı/olmayacak. Mısır’da, Ürdün’de, Pakistan’da, Irak’ta, Suriye’de yaşananlar benim ülkemde asla yaşanmayacak.
Buna bu asil millet asla izin vermeyecek…
Evet, bir seçime giriyoruz.
24 Haziran’da sandık başına gittiğimizde elimizi vicdanımıza koyacak, hangi adayın veya hangi partinin bu ülkeye daha iyi hizmet vereceğine inanıyorsak ona oyumuzu vereceğiz. Sandıktan çıkacak sonuç ne olursa olsun buna saygı duyacağız. Birbirimizi örselemeyecek, ötekileştirmeyecek ve dışlamayacağız. Birbirimize karşı hoşgörülü olacağız…
Bunu yapmak zorundayız çünkü sonuçta hepimiz aynı gemideyiz…
Bu ülke hepimizin ortak değeri…
Eminim ki bu söylediklerim ekseriyetin ortak temennisi. Kanal V’de birlikte program yaptığım meslektaşım Uğur Keskin, “Bu ülkede siyasetçilerin sataşmasından zevk alan bir kitle var” mealinden bir yorum yapmıştı. Doğrudur. Böyle bir kitle var ancak ben çok daha büyük kitlelerin siyasetçilerin bu kavga dilinden, birbirlerine hakarete varan söylemlerinden ciddi rahatsızlık duyduğuna inanıyorum…
İnsanların birbiriyle kavga eden siyasetçi modeli yerine, yapacaklarını anlatan, bu ülkenin kalkınması, toplumun refahı için projeler geliştiren siyasetçi modelini tercih edeceğine inanıyorum…
Dolayısıyla arzu ettiğimiz barış ikliminin oluşmasında en büyük görev siyasetçilere düşüyor. Artık düşmanca söylemlerin bir tarafa bırakılması gerek. Yapılanları karalamak yerine daha iyisini yapacağını söylemek toplum nezdinde daha olumlu etki bırakacaktır çünkü.
Ben şahsen böyle bir siyaset ortamının hayalini kuruyorum.
Bu seçimde de olmadı ama kim bilir belki bir sonraki veya daha sonrakinde…