Şu sıralar yine/yeniden bir ‘bedelli askerlik’ tartışması aldı başını gidiyor.
Sanki yeterince polemik yokmuş gibi…
Bu anlamsız ve suni gündemin inadına şu sıralar hemen her sokaktan, her caddeden ‘En büyük asker bizim asker’ sesleri, coşkun haykırışlar geliyor. Malum celp/sevk dönemi…
Bu tür uğurlamalara hiç katıldınız mı bilmem ama ben çok katıldım. Birazcık milli duyguya sahip iseniz eğer, heyecanlanırsınız, içiniz titrer. O an bir empati yapar ve evladını askere uğurlayan anne/babanın yerine koyarsınız kendinizi ve içiniz titrer, gözleriniz yaşarır…
Hele genç Mehmetçik, kucaklara, omuzlara alınıp havalara fırlatılırken, arkadaşlarının tezahüratları, çalan davul zurna ve yaşanan coşku sizi alır bir yerlere götürür. Tüm bunlar olurken bir köşede sevinç, gurur ve hüznü bir arada yaşayan anne-babanın bu karmaşık duygularına siz de ortak olursunuz…
Artık saymayı bıraktığımız yüzlerce, binlerce şehidimiz de işte bu şekilde uğurlanmıştı Peygamber Ocağı’na…
Bizde, askerlik hizmeti için 'vatani hizmet' deyimi kullanılır ki, dünyanın hiçbir lisanında böyle bir tabir yoktur. Türk insanının en öncelikli görevi, asırlar boyunca hep bu vatani hizmeti olmuştur. Dikkat edilirse, köyde, kasabada, şehirde nerede yaşıyor olursak olalım hepimizin en çok değer verdiği anıları, hatıraları hep askerlikle ilgilidir. Yaşlı bir dedenin, köy kahvesinde askerlikten bahsedilince, nasıl heyecanlandığını ve gözlerinin nasıl parladığını görürsünüz. O, hayatının en önemli tecrübesini asker ocağında kazanmış; orada çok şey öğrenmiş; komutanını, arkadaşlarını, üniformasını, karavanasını çok sevmiştir.
Görev olmasını da bir tarafa bırakalım, askerlik bu toplumun ‘vazgeçilemez’ bir geleneğidir. Dolayısıyla ben ‘bedelli askerlik’ meselesine oldum olası karşıyım. Elde edilecek gelirle ulusal bütçeye bir katkı sağlanacak diye böyle köklü bir geleneğin tarumar edilmesini asla kabul edemiyorum. Kaldı ki, bu durum Anayasa'nın 'Kanun önünde eşitlik' ilkesini düzenleyen 10. Maddesine de açıkça aykırıdır. Bu uygulamayla, vatandaşlar arasında ayırım yapıldığı gibi bedelli askerlik hakkı verilen kişiye imtiyaz tanınmaktadır. Bu, toplumdaki sosyal adalet duygusunu ciddi derecede zedeler. Parası olanın ‘ayrıcalıklı’ olduğu kanaatinin yaygınlaşması, toplumun devlete güvenini de sarsar. Şehit ve gazi ailelerinin gönülleri incinir.
Türkiye, artık dünya politikasında söz sahibi olan gerçekten güçlü bir ülkedir. Gelecek için stratejik hedefleri ve büyük planları bulunan iddialı bir Türkiye'nin, sırtını dayayacağı güçlü bir orduya her zaman ihtiyacı vardır ve 'güçlü ordu' ancak askerliği 'vatani vazife' olarak kabul eden insanlarla yaşatılabilir…
Yaşananlar ortada. Etrafımız cadı kazanı gibi. Dostumuz neredeyse hiç yok. Hal böyle iken canından çok sevdiği evladını, kınalı kuzusunu davul zurnayla ‘Peygamber Ocağı’na gönderen bu toplumun devlete olan güveni zedelenmemelidir…
Zengin-fakir ayrımı yapılmadan, her Türk vatandaşı, bu temel vatan görevini eşit şekilde yerine getirmelidir…