Çok değil iki gün önce deselerdi ki, ‘Antalyaspor deplasmanda Beşiktaş’ı yenecek’, ‘Hadi oradan’ derdim, inanmazdım.
Sanırım kimse de inanmazdı…
Ama oldu, bu mucize gerçekleşti. Antalyaspor, yeni stadı Vodafone Park’ta yenilgisi olmayan Beşiktaş’a ilk yenilgisini tattırdı…
Tarihi tekerrür ettirdi.
Hatırlayanlar olacaktır, Antalyaspor Beşiktaş’ı İstanbul’da 1998 yılında da yenmişti.
Üstelik o maçtaki hocası da bugün Beşiktaş’ın başında olan Şenol Güneş’ti…
Futbol işte böyle bir şey…
Bir tarafta sürekli şampiyonluğa oynayan, Süper Lig’in en çok şampiyon olmuş devlerinden Beşiktaş, diğer tarafta içinde bulunduğu mali kriz nedeniyle transfer dahi yapamayan, gelirlerine temlik konulmuş bir Antalya…
Maç istatistiklerine bakıyorsunuz, topla oynama, şut, isabetli şut, orta, korner ne varsa hepsinde açık ara Beşiktaş üstün.
Maç sonunda üstün olan ise 3-2’lik skorla Antalya…
Maç sonrası spor programlarını izledim, bir kaçı dışında tüm yorumcular ağız birliği etmişçesine hakemin sözümona hatalı kararlarından dem vuruyor, Beşiktaş’ın mağdur edildiğini öne sürüyorlar. “Antalyaspor’u kutlarım ama..” diye başlayan cümlelerin sonu hep Beşiktaş’ın mağduriyetiyle sonlanıyor. Sanki o 3 golü hakem atmış, Antalyaspor hiçbir şey yapmamış.
Şenol Güneş maç sonrası değerlendirmesinde hakemi yerden yere vururken, Antalyaspor için de, “Zaten net bir pozisyonları bile yoktu..” diyebiliyor sıkılmadan…
Adama sormazlar mı, ‘kardeşim ilk yarım saatte yediğin 3 gölü uzaylılar mı attı?’ diye…
Bu sonuca şans, tesadüf veya mucize diyebilirsiniz. Ne derseniz deyin ama saygı duymak zorundasınız. Doğru düzgün paralarını dahi alamayan, mali sorunlarla boğuşan bir takım gelip sizi evinizde hem de 3 gol atarak yeniyorsa o takıma saygısızlık edemezsiniz. Yapacağınız şey ancak önünde eğilmek ve alkışlamak olur.
Ben başta Bülent Korkmaz ve ekibi olmak üzere tüm takımı, Bülent hocanın ifadesiyle ‘karakterli oyuncuların zaferi’ni yürekten kutluyor ve alkışlıyorum. Futbol yorumculuğunu sadece 3 büyükler üzerinden yapan spor camiasını da bir kez daha kınıyorum…