Gerek kendi yaşantıma, gerek çevreme şöyle bir bakıyorum da, sağlığımızı tehdit eden o kadar çok şey var ki…
Yediğimiz, içtiğimiz hemen hemen hiçbir şey doğal değil, katkılı…
Üstelik bu katkılar insan ve çevre sağlığına son derece zararlı zehirlerden oluşuyor.
Geçenlerde bir yerde okumuştum, bir çoğumuzun evine ‘kaliteli’ diye götürdüğümüz ambalajlı suların bile önemli bir bölümü sağlığa aykırı kimyasallar içeriyor.
Evet evet yanlış duymadınız, resmen para vererek zehir içiyoruz…
Keza, hepimizin evine giren ekmekler…
Bir zamanlar, içinde un, su ve tuzdan başka hiçbir katkı maddesi içermeyen mayalı ekmeklerimiz vardı. Tandır ekmeklerimiz, bazlamalarımız vardı. Saçlarda pişirilip bütün kış boyunca hafif nemlendirildikten sonra yediğimiz yufka ekmeklerimiz vardı.
Bunların çoğunu maalesef modern hayat uğruna kaybettik.
Her şeyimizi batıdan ithal etmeye başladığımızdan beri bu en temel gıda maddemiz olan ekmek de değişikliğe uğratıldı. Balon gibi şişirilmiş, içi kof, tadı lezzeti kalmamış, ekmek görüntüsü verilmeye çalışılmış bir garip nesne yiyoruz. Adı ekmek olan bu garip nesneyi üretmek için kökenleri hakkında bilgi sahibi olmadığımız onlarca katkı maddesi ilave ediliyor ki, bunların faydası olmadığı gibi zararı olabiliyor.
Yine her eve giren ve günümüzde sayısız çeşidi olan deterjanlar, diş macunları, çeşitli temizlik malzemelerinin her biri adeta birer zehir deposu. Bunlar paranoyak hezeyanlar filan değil. Birazcık araştırma ile bu anlattıklarımın eksik ama asla fazla olmadığını göreceksiniz…
Şu sorular sorulabilir;
Bunları sen biliyorsun da bu ülkeyi yönetenler bilmiyor mu?
Niye müdahale edilmiyor?..
Aslında bizim bildiğimizin çok daha fazlası elbette biliniyor ancak önlem alınamıyor.
Nedeni ise küresel sermaye lobisi…
Sigaranın sağlığa zararlı olduğunu artık çocuklar bile biliyor ama sigaranın satışı yasaklanamıyor mesela…
Okul kantinlerinde bazı gıdalar yasaklanıyor, kısa bir süre sonra serbest bırakıldığını görüyoruz. Gelişmiş ülkelerde yasaklandığını duyduğumuz, okuduğumuz bir çok ürün bizim ülkemizde rahatlıkla satılabiliyor. Daha bir çok örnek verilebilir. Halk sağlıklı yaşamak için çırpınıyor ama küresel sermaye lobisi elinde tutsak olan siyaset ve kurumlar halkın bu arzusunu yerine getiremiyor. İşin en kötüsü de, eğitim sistemimiz küresel insan yetiştirdiği için aydın ve bilim dünyamız da ya küresel tavır alıyor ya da görmezden geliyor.
Özetleyecek olursak; Yediğimiz, içtiğimiz, soluduğumuz, yaşadığımız çevre tümüyle bizi hasta eden kimyasallar, katkı maddeleri ve sağlığa zararlı maddelerle çevrili. Küresel şirketler çevreyi kirletirken, sigara, alkol, fastfood, kirli hava vs. ile bizi zehirlerken, kimsenin sesi çıkmıyor/çıkamıyor. Sigara, alkol; kanser ve kalp hastalıklarında patlamaya yol açarken küresel lobiler ‘evrensel hukuk ve özgürlük’ diye direniyor. Onların evrensel hukuk ve özgürlük arzusuna bizim sağlıklı yaşam hakkımız feda ediliyor…
Deli gömleğinde debelenip duruyoruz.
Özeti budur vesselam…
Yazınızı severek okudum. Size gönülden katılıyorum. Umarım okuyanlar çok olur. Bize katılanların sayısı artar.Sağlık sorunları azalır. Dünya yaşanabilir olur. Çocuklarımız ve torunlarımız için.