Geçtiğimiz gün önce Afyonkarahisar’ın Bolvadin ilçesinden, ardından Antalya’nın Elmalı ilçesinden sel haberleri geldi. Şiddetli sağanak yağmur nedeniyle onlarca ev ve işyerini sular bastı, küçükbaş hayvanlar telef oldu. Çok değil yarım saat süren yağmur, Elmalı’da yer yer 1 metreye ulaşan yükseklikte sel yarattı. Yüzlerce dönüm sera tamamen sular altında kaldı.
Ordu’dan, Ünye’den ve ülkenin başka başka yerlerinden de benzer sel haberleri aldık…
Son yıllarda neredeyse her yağmurda yaşıyoruz bunları.
Sebep belli; Küresel ısınma. İnsanoğlu hep birlikte el ele verdik, evrendeki yaşanabilir tek gezegeni (en azından şimdilik böyle) yok etmeye çalışıyoruz. Hem de olağanüstü bir gayretle…
Kışın dondurucu soğuklar, yazın çöl sıcakları. Baharlar neredeyse yok oldu. Yani mevsim geçişi diye bir şey sözkonusu değil artık. Ya yanıyoruz, ya donuyoruz. Arası yok. Çünkü doğal dengeyi alt üst ettik. Ağaçları kestik/kesiyoruz, dereleri kuruttuk/kurutuyoruz. Tarım arazilerini imara açıp, beton tarlalarına dönüştürdük/dönüştürüyoruz…
Güneş kenti, tatil kenti Antalya’da yaşıyoruz. Soruyorum yerli halka, “Eskiden klima filan da yoktu nasıl yaşıyordunuz bu sıcakta” diye. Böyle sıcakların olmadığını söylüyorlar. Eski Antalya’da arıklardan bahsediyorlar. O arıklar sayesinde serinlediklerini, günlerce, haftalarca yağmur yağmasına rağmen yolda, sokakta su birikmediğini çünkü zeminin yağmur suyunu emdiğini söylüyorlar.
Ya şimdi ?
Her yer asfalt, her yer beton. Yağmur drenaj kanalları var ama yağmur suyunu emecek toprak zemin olmadığı için onlar da yeterli olmuyor…
Böyle olunca da işte yağan her yağmur sel olarak, afet olarak karşımıza çıkıyor.
Dünyanın süper güçleri her yıl milyarlarca doları uzay araştırmalarına harcıyor.
Niye ? Çünkü artık yolun sonu göründü. Yaşadığımız dünya S.O.S veriyor. Kaynaklar hızla, hunharca tüketiliyor, dünyanın kendini yenileme mekanizmaları bir bir bozuluyor. Belgesel izleyenler bilir, buzullar ürkütücü hızla eriyor, ozon tabakası her geçen gün biraz daha inceliyor. Bu yüzden milyarlarca dolar uzayın karanlıklarına gömülüyor. Evrende yaşanabilecek yeni bir ‘dünya’ aranıyor.
Dünyamızda yaşanan bu iklimsel değişiklikler artık günümüz bilim insanlarının en büyük konsensus ile kabul ettiği bir gerçek olsa da, insanlık hala bu ürkütücü gerçekle yüzleşmekten kaçıyor. Bir çok insan olayın vehametinin hala farkında değil. Oysa küresel ısınma ya da iklim değişikliği ekonomik, politik, ekolojik, sosyolojik, coğrafi, kısaca aklınıza gelebilecek her anlamda insanlığı ve dünyayı etkileyen en önemli sorun.
Bu sorunu kabullenmek de çözmenin ilk adımı olacaktır.
Ve artık herkes bu adımı atmalı ve çözüme odaklanmalıdır…