Yaklaşık 35 yıldır ekmek yediğim basın sektörüne yönelik saldırıların ardı arkası kesilmiyor ne yazık ki…
Zaman zaman köşe yazılarımızda da dile getiriyoruz, bu sektörün sahibi yok!..
Herkesin derdini, sorununu gündeme getiren, çözüm yolları arayan, çözüm noktalarını harekete geçiren bizler, kendi sorunlarımıza çözüm bulamıyoruz…
Mum dibine ışık vermez misali…
Önüne gelen bize saldırmayı görev biliyor. Sıkıştığında ‘nerdesin ey basın’ diye feryat edenler, menfaatlerine ters en ufak bir şey gördüklerinde adeta aslan kesiliyor…
İki yüzlülük, alçaklık diz boyu…
Yüzünüze karşı ‘aman efendim gözümüz yollarda kaldı’ diyenler, arkanızı döndüğünüz anda sizi çekiştirmeye, ileri geri konuşmaya başlıyor.
Daha önce de dile getirmiştim, en kolay şey gazeteciye çamur atmak.
Zülfi yare dokunduğunuz andan itibaren, ‘rüşvetçi, şantajcı, yalancı’ etiketleri yapıştırılıyor…
Dilin kemiği yok, arkamızdan söven sövene…
Bir örnek:
Çiçekçiler Odası Başkanı Alim Uysal, Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nin ödül töreni davetiyelerinde ‘Çiçek göndermeyin, bağış yapın’ ibaresi kullanıldığı için cemiyetimiz nezdinde biz gazetecileri eleştirmiş. Körfez Gazetesi’nden meslektaşım İdris Özyol da önceki gün köşesinde bu soyadı ‘Uysal’ ama dili çatallı başkana haddini bildirmiş.
Kalemine sağlık. İyi de yapmış. İdris’in yazdıklarına aynen katılıyorum.
Maalesef bu tür kişilerle çok sık karşılaşıyoruz. Demokrasilerde basının ne kadar önemli olduğunu hala idrak edememiş bir takım zevat, bu sektöre dayılanmayı marifet sanıyor. Bu yüzden de ‘unutulmuş başkanlar’ mezarlığı günden güne genişliyor. Bu tür zihniyetler hasbelkader oturdukları koltuklarından aynı hızla indiği gün belki hatasını anlıyor ama iş işten geçmiş oluyor.
Örnekleri o kadar çok ki…
Tabi bu tür zihniyetlere prim veren de maalesef bizleriz.
Bunu da unutmamamız lazım.
Sürekli birbirimizle didiştiğimiz ve tek yumruk olamadığımız için, aramızdaki çürük elmaları ayıklayamadığımız, birbirimizin eteğine asıldığımız için zayıf düşüyoruz. Biri yanımızda meslektaşımıza küfrettiğinde tepki göstermediğimiz için önüne gelen sövüyor. Kimileri meslek etiğini ayaklar altına aldığı için önüne gelen gazeteciye ‘ayar’ çekmeye çalışıyor. Çiçekçiler Odası Başkanı veya bir başkası, iki satır haber veya yazı için karşısında neredeyse takla attığı gazetecilere eline geçen en küçük fırsatta saldırabiliyorsa bunun tek sebebi maalesef bizleriz…
Bu durumu düzeltmek de yine bizlerin elinde dostlar ne dersiniz?..