Rahmetli babam, “Arkadaşların ölmeye başladığında bil ki sıra sana geliyor” derdi hep. Çocuk yaşlarda bu söylediklerine pek bir anlam veremez bön bön bakardım yüzüne.
Sonraları anladım…
Bir yakını kaybetmenin derin hüznünü, ölüm acısını da tanıdım zamanla.
Önce en üst kuşak, dedelerim, babaannem, ardından babam, amcalarım, dayım…
Her biri ayrı bir ateş oldu düştü içime. Derken dörtnala kalkan hayat belli bir yaşa getirdiğinde akranlarım, arkadaşlarımdan kaybettiklerim oldu.
Ölüm hüznünü her yaşadığımda rahmetli babamın söyledikleri geldi aklıma.
Bir varmış bir yokmuş misali hayat. Bir an sonrasının garantisini kim verebilir ki?
İşte kardeş kuruluşumuz olan, aynı binada çalıştığımız Gazete Bir’in Sayfa Sekreteri Emel Ay buna son örnek. Daha iki gün öncesine kadar kanlı canlı karşımızdaydı. Asansörde, merdivenlerde veya mutfakta karşılaşırdık sık sık. Daha önce de farklı gazetelerde birlikte mesaimiz olmuştu. Aklımızın ucundan bile geçmezdi onu kaybedeceğimiz.
Zaten ölüm her ne kadar yaşamın en büyük gerçeği olsa da yakınınızdakine konduramıyorsunuz, yakıştıramıyorsunuz bir türlü…
Kabullenmek ağır geliyor…
Cenazede bir arkadaşım, “Yahu doğduğumuz andan itibaren kesin olarak bilinen tek şey ölüm ama bunu da biz kabullenemiyoruz” mealinden bir laf etti.
Gerçekten de öyle…
Kesin olanı kabullenmeyip ömür boyu hep belirsizlikler peşinden koşturuyoruz. İhtiraslarımızın, hırslarımızın, egolarımızın esiri oluyoruz.
Oysa mutlak sondan kaçış yok…
Bunun içindir ki, mezarlıklar hep kentlerin giriş çıkışlarına yapılır.
İnsanoğlu ölümü hiç unutmasın, unutmasın da dünyevi hayatını ona göre tanzim etsin diye.
‘Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, hemen ölecekmiş gibi ahret için çalış’ denmesinin nedeni de bu aslında…
Hemen her ölümün hatırlattığı gibi sevgili Emel’in ebediyete intikali de bize bunları bir kez daha hatırlattı. Dünyanın ne kadar fani, ne kadar boş olduğunu, geride bırakılanın sadece hoş bir seda olduğu gerçeğini bir kez daha idrak ettik.
Dün gördük ki sevgili Emel de geride gerçekten hoş bir seda bırakmış. Dün gözyaşları onun için aktı, eller semaya onun için uzandı, dudaklarda dualar onun için mırıldandı.
Güle güle sevgili Emel. Ruhun şad, mekanın cennet olsun inşallah…