‘Bir elin verdiğini öbür el görmesin’ diye Anadolu’da sıkça kullanılan özlü bir söz vardır. Açıklaması şudur; Bir yoksula yaptığınız yardımı veya hayır işlerinizi en yakınlarınız dahi bilmemelidir. Çünkü bu çeşit yardımlar dini, ya da sosyal bir ödevdir. Amaç kendini göstermek değil, bir yaraya merhem olmaktır. Herkes görsün, işitsin, kendisini övsün diye yapılan yardım, din ya da insanlık duygusu ile yapılmış iyilik olmaktan çıkar.
Nitekim Peygamber efendimiz Hz. Muhammet Mustafa (S.A) da bir hadisinde, “Sağ elin verdiğini sol el görmemelidir” diye buyurmuştur. Yani kısacası İslamiyet de insaniyet de yardımın ‘gizli’ yapılmasını gerektirir…
Peki nüfusunun yüzde 90 bilmem kaçı Müslüman olan ülkemizde uygulama böyle midir ? Şüphesiz hadiste veya özlü sözde ifade edildiği gibi davranan hayırseverler vardır ancak önemli bir kitle maalesef bunun dışında davranmaktadır. Bunun en somut örneklerinden biri yıllardır okullarda yaşanıyor. Maddi durumu iyi olmayan öğrencilere hayırseverlerin katkısıyla zaman zaman yapılan kıyafet veya kırtasiye yardımları, ihtiyaç sahibi öğrencilere diğer arkadaşlarının huzurunda verilir. Üstelik kimi zaman basın da çağrılır bu yardım organizasyonlarına. Bunu yapan idareciler gururla poz üstüne poz verirken, yardım alan çocukların mahcubiyetlerini yüzlerinde görürsünüz. Hiç unutmam kızım ilkokul 4’üncü sınıftayken bir gün evde bana, “baba, biz zenginiz değil mi ?” diye sormuştu. Garipsemiş ve aynı zamanda merak etmiştim niye sorduğunu. “Bugün bizim sınıfta bazılarına mont ve ayakkabı dağıttılar. Bana vermediler, çünkü biz zenginiz değil mi babacım” dediğinde anladım neler olduğunu. Hışımla okul müdürünün yanına gitmiş ve yaptıklarının son derece yanlış olduğunu anlatmıştım., Hatta bununla da yetinmemiş dönemin il milli eğitim müdürüne da aktarmıştım durumu…
Oysa, Bakara suresi 271’inci ayetinde, “Sadakaları açıkça verirseniz o, ne iyi olur; yok eğer onları gizler de fakirlere öyle verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızın birçoğunun bağışlanmasına sebep olur. Bilin ki, Allah, her ne yaparsanız hepsinden haberdardır” buyruluyor…
Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı’nın 18 Ocak 2011/06 sayılı genelgesinde de ihtiyaç sahibi öğrencilere yardımların dikkatli yapılması isteniyor ve “Bakanlığımıza bağlı okullarımızda öğrenim görmekte olan yardıma muhtaç öğrencilerimizin ihtiyaçlarının karşılanmasına destek olmak amacıyla gerek okul aile birliği gelirlerinden, gerek hayırsever kişi, kurum ve kuruluşlardan sağlanan gelirlerin öğrencilere ulaştırılmasında; Öğrencilerin kişilik ve psikolojik gelişimlerini olumsuz yönde etkileyecek davranışlardan kaçınılması, Yardımların basın-yayın huzurunda toplu tören şeklinde yapılmaması, Öğrencilere kendi sınıf ve okul arkadaşları arasında yardım ediliyor izlenimi verilmemesi, Yardımların etik değerlerimize uygun olarak reklam yapılmadan gerçekleştirilmesi, öğrencilerimizin ruhsal yönden sağlıklı ve kişilikli olarak yetişmeleri açısından büyük önem arz etmektedir” ifadeleri yer alıyor.
Maalesef bu tür ‘afişe yardım’ organizasyonlarını bir çok resmi ve özel kurumda görebiliyoruz. Başka bir örnek daha veriyim; Mesela şu sıralar üniversite çocuğu olan çok sayıda aile yana yakıla burs arıyor. İmkanlar belli. Mevcut gelirlerle çocuk okutabilmek hayli zor. Hele de ailede iki üniversiteli varsa üstesinden gelebilmek için bir mucize gerekiyor. Tek seçenek var o da hayırsever kişi veya kurumlardan sağlanacak öğrenci bursları. Tabi bu da öyle kolay olmuyor. Burs ihtiyacı olan çocuk sayısı arttıkça burs veren kurumların kriterleri de zorlaşıyor. Mahremiyet konusunda hassaslık ise neredeyse hiç yok. Öyle şeyler isteniyor ki, burs başvurusu yaptığınıza yapacağınıza pişman oluyorsunuz. Burs veren sözde hayırsever kurumların kimi bırakın rencide etmeyi, bir adım daha öteye taşımış olayı. Dönem dönem burs verdiği öğrencileri toplayarak basının huzuruna çıkarıyor. Verdikleri 100-200 lira arası bir ücret ama onlar “Bakın bu çocukları biz okutuyoruz” aymazlığında gururla poz veriyorlar. Sanki o 100-15 lira çocuğun tüm ihtiyaçlarını karşılıyormuş gibi…
Üstelik okul 4 yıl ama burs verenler her yıl yeniden başvuru bekliyor, her yıl aynı evrakları yeniden istiyor, adeta işkence edercesine.
Kimi belediyeler (istisnalar elbette var) ihtiyaç sahibi ailelere yardımlar yapıyor, bakıyorsunuz çarşaf çarşaf gazetelerde.
Yani demem o ki, nereye bakarsanız bakın yapılan yardımların bir çoğu ne yazık ki reklam amaçlı. O yüzden de anlamını yitiriyor yapılanlar…
Atalarımız ‘Bir elin verdiğini öbür el görmesin’ demiş, günümüzde ise maalesef verileni tüm ülke görüyor…
Kalın sağlıcakla…