İstanbul’da Beşiktaş-Bursaspor maçının ardından Vodafone Arena yakınında yaşanan, polis ve sivillerimizin şehit edildiği bombalı saldırılar…
Hemen iki gün sonra Kayseri’de çarşı iznine çıkan askerleri taşıyan otobüse yönelik yapılan ve 14 Mehmetçiğin şehit olduğu bombalı saldırı…
Ve önceki gün Ankara’da Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov’a yapılan suikast…
Ne bunlar, ne de öncesinde gerçekleştirilen terör eylemlerinin hiçbiri birbirinden bağımsız değil. Farklı yerlerde, farklı şekillerde gerçekleştirilmiş olsa da nihai amaçları bir; Türkiye’yi bölmek, parçalamak…
Rus Büyükelçisi Karlov’a suikasti gerçekleştiren ve olay sonrası çatışmada vurularak öldürülen kişinin Çevik Kuvvet’te görevli polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş çıkması da eylemin provokatif amaçlı olduğunun göstergesi.
Niye Rus Büyükelçisi ve niye bir polis memuru?..
Bu sorularının yanıtını iyi irdelemek lazım.
Malum hava sınırlarımızı ihlal eden bir Rus uçağının düşürülmesiyle iki ülke arasında başlayan kriz geçen yıl iki ülkeyi de ekonomik anlamda ciddi derecede zedelemişti. Sonuçta aklı selim galip geldi ve ülke liderleri diyalogla bu krizi sonlandırdı ve iyi ilişkiler yeniden tesis edilmeye başladı. Türkiye ve Rusya gibi bölgenin iki önemli lider ülkesinin arasındaki buzların erimesi, hakim güçleri rahatsız etti doğal olarak. Rusya’nın Suriye’de Esed hükümetini desteklemesi, Türkiye’nin ise muhaliflerin yanında yer alması da dünyanın iplerini elinde tutmak isteyen hakim güçler için önemli bir kozdu.
Nitekim Rus Büyükelçi’yi öldüren Mevlüt Mert Altıntaş’ın eylem sırasında “Halep’te yaptıklarınız yanınıza kalmayacak” diye bağırdığı söyleniyor. Türk halkının Halep’te yaşanan katliamlara olan duyarlılığı ve hassasiyetine dikkat çekilerek eylem Türkiye ile ilişkilendirilmek istendi belli ki…
Bir kamu görevlisi, bir polisin eylemci olarak seçilmesinin amacı da bu…
Peki niye böyle bir şey isteniyor?
Yukarıda da vurguladığım gibi Türkiye ile Rusya iki komşu ülke olmanın yanı sıra önemli ölçüde ekonomik ilişkilere de sahip. Bu iki ülke arasında yaşanacak bir gerginliğin nelere yol açtığı çok net bir şekilde görüldü. Dolayısıyla bu iki güçlü ülkenin her halükarda düşman olması hakim güçlerin işine geliyor.
Neyse ki, gerek Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri, gerekse yıllarca Rus gizli servisi KGB’de görev yapan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bu tuzağa düşmedi. Putin, olay sonrası yaptığı açıklamada, bu saldırının Türkiye'yle kurulan iyi ilişkileri ve Suriye'deki çözümü bozmak için yapılan bir ‘provokasyon’ olduğunu söyledi. Yani yaşanan bu olay veya bundan sonra yaşanabilecek bu tür eylemler, Rusya ile olan ilişkilerimizi kolay kolay zedeleyemeyecek. Meselenin sevindirici tek yanı da bu.
Öte yandan, üzerinde asıl düşünülmesi gereken şey, devletin en hassas noktalarında hala bir takım terör örgütleriyle bağlantılı kişilerin görev yapıyor olması…
15 Temmuz kalkışmasından sonra başlatılan temizlik operasyonlarına rağmen hala polisin, askerin veya çeşitli kamu kurumlarının içerisinde ’Haşhaşi’ zihniyetli insanların var olduğunu görmek gerçekten çok ürkütücü. Çünkü bu insanlar sonucunu bile bile eyleme kalkışıyor. Yani vücuduna bomba sarıp patlatanla, Rus Büyükelçi’yi vuran eylemci arasında bir fark yok. İkisi de bu işin ölümle sonuçlanacağını biliyor.
Ve görünen o ki, aramızda hala böyle meczuplar var.
Öyleyse önce bunlar tek tek bulunup temizlenmeli.
Çünkü içimizdeki hainleri temizlemeden dış mihraklara yönelmenin sonuç vermeyeceği gün gibi ortada…