Bu ülkede siyasetin sol yelpazesinde yer alan, kendilerine ‘sosyalist, komünist, devrimci vs.’ gibi sıfatlar takan kesimi hayatımın hiçbir döneminde anlamadım/anlayamadım. Sağ-sol çatışmalarının en üst düzeyde yaşandığı 70’li 80’li yıllarda insanlar en azından idealleri, inançları doğrultusunda yaşar ve mücadele ederdi.
Şimdilerde ise ağzını her açtığında haktan, hukuktan, emek ve emekçiden söz eden nicelerinin sırça köşklerde yaşadığını hepimiz görüyoruz. “Ben sosyalistim” diyen bir insanın aynı zamanda sıkı bir demokrasi havarisi olmasını da anlamış değilim. Hele hele ‘özgürlük, halkların kardeşliği, barış’ gibi ağdalı gerekçelerle sırf iktidarı vurmak adına insanlığın baş belası teröre bile sıcak bakanları ise inanın koyacak kalıp bulamıyorum.
Dün Türkiye’deki ‘sol’u en yalın haliyle özetleyen bir yazı okudum Facebook’ta. İfadelerinden anladığım kadarıyla yazan bir üniversite öğrencisi. Hoşuma gitti ve sizlerle olduğu gibi paylaşıyorum. Yazı sahibini tanımıyorum, iznini de alamadım. Bu yüzden açık adı yerine rumuz kullanıyorum. Okuyup değerlendirmek size kalmış…
“Tarih 20 Şubat 2015, yer Ege Üniversitesi. Fırat Çakıroğlu bir grup HDP-PKK’lılar tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
Tarih 17 Şubat 2016 yer Ankara. Ankara büyük bir patlamayla çınladı. Herkes patlamanın nerede nasıl gerçekleştiğini merak ederken, askeri lojmanların olduğu bölgeden kilometrelerce öteden görünen siyah bir duman yükselmişti. O dumanın altında 28 kişi canını vermişti. Patlamayı PYD-PKK’nın kolu olan TAK üstlenmişti. PKK’nın liderlerinden Cemil Bayık bu saldırının bir TSK’ya misilleme olabileceğini söylemişti.
Neden bu iki olayı karşılaştırdık diye düşüneceksiniz. Hemen anlatayım.
22.02.2016 tarihinde İzmir’de Fırat Çakıroğlu’nun duruşması görüldü. Duruşmanın ardından Ege Üniversitesi’nde bizim de destek verdiğimiz Fırat Çakıroğlu için anma gerçekleşti. Bu anmaya katılmamız ve Fırat Çakıroğlu’na sahip çıkmamız bazı ‘sol’ çevrelerde bize karşı hakarete varacak seviyelerde saldırılara dönüştü. Faşistlikten, ırkçılığa koymadıkları kalıp kalmadı. Sebebi ise Fırat Çakıroğlu’nun milliyetçi bir genç olmasıydı. Yani Fırat Çakıroğlu milliyetçi olduğu için bıçaklanarak öldürüldükten sonra anmasının yapılmaması gerekirdi onlara göre.
Peki o ‘sol’ çevre bu olaydan bir gün önce 28 kişinin feci şekilde can verdiği patlamayı gerçekleştiren intihar bombacısını anan HDP’liler ve HDP’li milletvekillerini görebildi mi? Ya da görebilir mi?
Cevabını verelim: Göremez !
Nedeni ‘sol’daki akılsızlaşma ve korkudur.
Türkiye ‘sol’u öyle bir hale gelmiştir ki, kuyruğuna takıldığı HDP’den, geçtik emperyalizmi, insanlığı bile göremez hale gelmiştir. Bir genci milliyetçi diye ölümünü reva gören ama 28 kişinin katili bir bombacıyı ve onu ananlara toz konduramaz haldedir.
HDP ‘sol’u öyle güzel kontrol ediyor ki, HDP’nin dışında bir siyaset üretmek yasak. Üretildiği anda cezasını HDP veriyor ve ‘sol’ pısırıklaşıyor.
Değerli yazar Yılmaz Özdil seçimlerden önce HDP için “Kalaşnikofa şarjör olmayın” demişti ve kendisine edilmedik laf kalmamıştı. Şimdi geçtik Kalaşnikofa şarjör olmayı, asfaltın altlarına tonlarca bomba, şehirlere canlı bombalar olundu. Bunlar bu akılsızlaşmaların sonucudur.
Sonuç olarak bu akılsızlaşma ‘sol’u bu hale getirmiştir, emperyalizmden ve insanlıktan uzaklaştırmıştır. Ne emperyalizmi ne de insanlığı görebilmektedirler. HDP’nin savaş politikalarını bile barış olarak görebilmektedirler.
Koca bir özür dileyelim bu arkadaşlardan. Kusura bakmayın, 28 kişiyi bombayla öldüren intihar bombacısını anacak kadar ‘sol’cu olamadık. Affedin bizi…” (Ö.A)