"Kendi ülkesinde savaştan kaçacak, sınavsız okula girip askerlik yapmayacak, 10 yıl sonra benden iyi yaşayacak. #ÜlkemdeSuriyeliİstemiyorum"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'de yaşayan Suriyeli mültecilere vatandaşlık hakkı verilebileceği yönündeki açıklaması üzerine sosyal medyada paylaşılan yüzlerce mesajdan biri bu.
Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan vatandaşlığın hangi koşullarda verileceğini ya da açıklamasının Türkiye'deki tüm Suriyelileri kapsayıp kapsamadığını belirtmedi. Sadece İçişleri Bakanlığı'nın konuyla ilgili bir çalışma yürüttüğünü ifade etti. Ancak bu bile ülke genelinde yoğun tepkilere neden oldu. Konu gazetelerin manşetlerine taşındı,#ÜlkemdeSuriyeliİstemiyorum etiketi Twitter'da dünya genelinde en çok konuşulan başlıklar arasına girdi.
Çarşıda, pazarda, sokakta ayaküstü sohbetlerin baş konusu bu oldu. İktidar yanlıları dahi bu konuda en azından sessiz kalmayı tercih etti. Anadolu’da sıkça kullanılan bir söz vardır; ‘Mescidin içi dururken dışı haramdır’ diye. Tepkilerin temelini de işte bu anlayış oluşturuyor.
Bir hatta birden fazla üniversite bitirmiş evlatları aylarca, senelerce iş bulamazken, zaten küçük olan pastaya yeni 3 milyon daha ortak gelecek olması fikri vatandaşı resmen isyan ettiriyor.
Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi'nden Doç. Dr. Murat Erdoğan, “Üç milyon insanı böyle bir anda vatandaşlığa almak? Dünyada bunun bir örneği daha yok” diyor. Gerçekten de öyle. Ben bu yaşıma kadar hiç duymadım. Muhalefete göre AK Parti’nin hedefi bunu oya tahvil etmek. Kamuoyunda birçok insan da muhalefetin bu iddiasına ciddi derecede kulak veriyor.
Tabi bunlar şimdilik sadece varsayımlar. Çünkü ortada henüz netleşmiş bir şey yok. Mevcut yasalara göre de zaten bu işin bir oluru yok. Cumhurbaşkanı lafı ortaya attı ve sanırım tartışmaları izliyor. Ha, iktidar kararlıysa gerekli yasal düzenlemeler yapılır. Ancak bu da öyle pek kolay olmaz. Çünkü mesele muhalefetin iddia ettiği gibi sadece ‘oy’la izah edilebilecek bir mesele değil…
İktidar kanadı kabul etsin ya da etmesin bugün ülkede ciddi bir ekonomik kriz söz konusu. Ruslarla, Almanlarla yaşanan siyasi gerilimlerin olumsuz yansımalarını kamuoyu iliklerine kadar hissetmiş durumda. Şu günlerde Ruslarla arayı düzeltme moduna girilmiş olsa da son aylarda yaşananların etkileri öyle kolay kolay atlatılacağa benzemiyor. Lokomotif sektörler olan tarım ve turizmdeki olumsuz gidişat tüm piyasayı derinden etkiledi.
Esnaf zaten kanayan bir yara.
Gün geçmiyor ki yakın çevremizde bir dükkanın kapandığını görmeyelim.
İşsiz ordumuz çığ gibi büyüyor. Birden fazla üniversite bitiren gençler dahi aylarca, hatta senelerce iş bulamıyor. Vatandaşta ‘yarın’ endişesi giderek daha da artıyor.
Hal böyleyken kalkıp Suriyelilere vatandaşlık vermek mescidin dışına değil mahallenin dışına çıkmak demek ki bunu da toplum hazmedemez.
Etmiyor da zaten…
İnsanlık adına yardımcı olmak ayrı bir şey. Bu coğrafyanın insanının genlerinde vardır bu zaten. Tamam naçar insanlara el uzatmalıyız ama bunu yaparken kendi insanımızı naçar duruma düşürmeden yapmalıyız.
Mensubu olduğumuz dinimiz de zaten bunu emreder. Önce yakınlarınıza, akrabalarınıza yardım etmeyi emreder.
Dolayısıyla bu adımı atmayı planlayanlar bir kere daha düşünmeli ve toplumda yükselen seslere kulak vermeli…
İyi haftalar…