Son gelişmeler bir kere daha gösterdi ki, siyasette ‘asla, olmaz’ gibi kavramlara asla yer yoktur. Olmaz, yapılamaz denilen her şeyin ne kadar kolay ‘olabilirliğini/yapılabilirliğini’ ibretle izliyoruz…
Örneğin, daha yakın zamana kadar birbirlerine demedik laf bırakmayan AK Parti ve MHP kurmayları bakıyorsunuz bugün kol kola, sarmaş dolaş…
Daha kısa bir süre önce, “Grup kurmak için abidik gubidik işler yapmayacağız” diyen Meral Akşener, CHP’nin 15 milletvekili jesti sonrası, “Kılıçdaroğlu'nun adımı her türlü takdirin üzerindedir” diyerek methiyeler diziyor…
Dün düşman olanlar bir bakmışsınız ‘kanka’ oluvermiş…
Bu tür örnekleri gördüğümüzde rahmetli Süleyman Demirel’in, “Dün dündür, bugün bugündür” diyerek aslında siyasetin temel felsefesini özetlediğini daha iyi anlıyoruz…
Demek ki neymiş? Siyasette hangi konuda olursa olsun asla ve kat’a ‘olmaz’ dememek lazımmış. İşte bizim siyasetçilerin öncelikle öğrenmeleri gereken de bu.
Neyse, gelelim meselenin özüne. Yani son 48 saatin polemik konusu olan CHP-İYİ parti yakınlaşmasına. Daha doğrusu, CHP’nin 15 milletvekili kıyağına…
CHP’nin bu hamlesine en sert tepki doğal olarak Cumhur İttifakı’ndan geldi. İttifakın AK Parti kanadı CHP’li 15 milletvekilinin İYİ Parti’ye geçmesinin ahlaki olmadığını savunurken, MHP’li Semih Yalçın, “Bu bir FETÖ ittifakı” demekten bile imtina etmedi. CHP üst yönetiminin ‘demokrasi adına atılmış bir adım’ yorumlarına rağmen CHP içinde de tepkiler olduğunu görüyoruz.
Öte yandan, henüz adı konulmamış olsa da bu durum Cumhur İttifakı karşısında muhalefetin ittifakı olarak görülebilir. Nitekim bu yönde çalışmalar da yapılıyor. Örneğin önceki gün CHP, HDP SP, DP ve İYİ Parti üst yönetimleri TÜSES (Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı) ve Şişli Belediyesi tarafından düzenlenen, ‘Bir Arada Yaşamanın ve Barışın İmkanlarını Aramak Ortadoğu Konferansı’nda bir araya gelerek ‘sandıkta ittifak’ı konuştular. Bu konferansta İYİ Parti GİK Üyesi Nuri Okutan’ın, ülkede yaşayan hiç kimsenin ‘Bunlar’ denilerek dışlanamayacağı şeklindeki ifadesi ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun ‘din ve etnik köken gözetilmeden birlik’ çağrısı da gösteriyor ki bu ittifak kaçınılmaz.
Ve üstelik bu ittifak içerisinde HDP de olacak…
İşte bu noktada bana göre işler karışacak. Çünkü adı geçen partiler içerisinde en yakın görünen CHP de dahi HDP ile aynı platformda yer almak istemeyen kitleler var. Diğer partilerde daha da fazla. Hele önemli bir çoğunluğu eski MHP’lilerden oluşan İYİ Parti’de HDP’nin de yeralacağı bir ittifaka sıcak bakmayacak insan sayısı bir hayli fazla.
Ha, bu durum ittifakı engeller mi derseniz, engellemez. Yazının başında vurguladığım gibi, siyaset her şeyin olabildiği kaygan bir zemin. Ancak ‘her şeye rağmen’ yapılacak böyle bir ittifak muhalefete ‘umduğu’ sonucu getirir mi?
Yanıtı aranacak soru bu.
Ve bu yanıtı ancak 24 Haziran akşamı alabileceğiz…
İyi haftalar..