İki gündür hemen herkes TBMM’de yaşanan rezaleti konuşuyor.
Eskiden Uzakdoğu ülkelerinin parlamentolarında olurdu, TRT arada bir getirirdi ekrana ve gülerek izlerdik.
Şimdi bizim meclisimizde benzer görüntüler…
Kutuplaşma öyle bir hal aldı ki, küfürler, hakaretler hatta tekme ve yumruklar uçuşuyor. O da yetmiyor çirkinlikler sosyal medya üzerinden devam ettirilerek tabana da yansıtılıyor. Yapanlar kim?
Milletvekilleri. Yani milletin ‘git ülke yönetimine benim adıma katkı koy’ diye görevlendirdiği kişiler…
Yazık ki ne yazık. Yaşananları dehşetle izliyoruz. Bizler aklı selim insanlar olarak sokakta giderek büyüyen kutuplaşmayı önlemek adına olağanüstü bir çaba sarf ederken, bizlere vekalet etsin diye görevlendirdiklerimiz adeta iç savaş çıkarmaya çalışıyor.
At izi it izine karışmış zaten. Her şey ama her şey algı operasyonlarıyla yürütülüyor.
Örneğin İstanbul’da eğlence mekanı Reina’ya yönelik terör saldırısı bile bugün ‘yaşam tarzına müdahale’ tartışmalarının gölgesinde. Terör eylemi, orada ölen insanlar bir tarafa bırakıldı, yaşam tarzına müdahale tartışılıyor…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Asıl biz dertliyiz, bizim acımız var. Sırf başları örtülü diye çocuklarımızı bu ülkede okutamadık. Ama onlar hala 'yaşam tarzı' diyor. Ne yaşam tarzı ya? Neye bir yasak getirildi? 14 yıl oldu. 2,5 yıldır Cumhurbaşkanıyım ondan önce Başbakandım. Biz nerede, kime ne yasak getirdik, söylesinler..” diye bas bas bağırıyor ama dinleyen yok. ‘Niyet okuyucular’ inatla, ısrarla aksini iddia ediyor.
Daha önce birçok yazımda da vurgulamıştım, yapılan en büyük yanlışlık, tüm eleştirilerin Recep Tayyip Erdoğan eksenli yapılıyor olması. İşte Anayasa değişikliği tasarısıyla ilgili tartışmalar, işte referandum tartışmaları…
Oyum ‘Hayır’ diyenin de, ‘Evet’ diyenin de çıkış noktası Erdoğan…
Muhalefet açısından ‘kabul edilemeyen’ başkanlık değil aslında, Erdoğan’ın başkanlığı…
‘Evet’çilerin de farkı yok. Onlar da sırf Erdoğan başkan olacak düşüncesiyle bu fikri ısrarla savunuyor.
Ve böyle olduğu için de yaşanan tartışmalar, kavgalar anlamını yitiriyor. Bu yüzden söylenenler (ne iktidarın ne muhalefetin) samimi gelmiyor bana. Yaşanan bu anlamsız kaosun ortaya çıkardığı tek sonuç var o da, kutuplaşma…
Bir yanlışlar silsilesi almış başını gidiyor vesselam…
İyi tatiller.
Bu şartlarda ne kadar iyi olabiliyorsa…