Son zamanlarda özellikle ‘terör’ merkezli olaylar sonrasında sıkça görüyoruz ‘yayın yasağı’ denilen uygulamayı…
Yayın yasağı, RTÜK yasasının 7’inci maddesine dayanıyor ve ‘olağanüstü dönemlerde yayınlar’ başlığına istinaden yayınlar durduruluyor.
Kime ne faydası olduğu bilinmez ama kamuoyunda dedikodu ve komplo teorisi oluşması noktasında mükemmel bir zemin hazırladığı bir gerçek…
Çünkü gerçek bilgiye ulaşamayanlar hemen senaryo yazıyor. Nitekim, iletişim çağındayız. Kitle iletişim araçları artık sadece gazete ve televizyonlarla sınırlı değil. Sosyal medya denilen bir mecra var ki, burada hiçbir şeyin gizli kalması mümkün değil. Üstelik bu mecrada ‘teyit’ etme gibi bir zorunluluk da söz konusu olmadığı için dileyen dilediğini yazıp paylaşabiliyor.
Yani amaç iddia edildiği gibi ‘bilgi kirliliğini ve gereksiz infialleri’ önlemek ise bunun yolu kesinlikle yayın yasağı değil…
Somut örneklerle anlatalım.
Geçtiğimiz günlerde Antalya Ticaret Sanayi Odası’nın otoparkında bir patlama oldu. Anında ‘yayın yasağı’ geldi. Herkesin aydınlatıcı bilgi beklediği yetkili ağızlar bir anda suskunluğa büründü. Patlama açık alanda olduğu için ‘tüp patladı’ da diyemediler. Bazıları ‘araç LPG’liymiş’ filan diye fısıldayarak meseleyi yine ‘terör dışı’na çekmeye çalıştıysa da, sosyal medyada ‘bomba’ haberleri çoktan yayılmaya başlamıştı bile. Hatta o saatlerde Avrupa ve dünya medyasında olay çok daha vahim bir şekilde yer almıştı. Terör saldırısı olduğu, ölen ve yaralananlar bulunduğu bile iddia ediliyordu.
ATSO Başkanı Davut Çetin, bu durumu olaydan günler sonra katıldığı bir toplantıda, “Şiddetli bir patlamaydı, ama biz o patlamayı Antalya'nın hassasiyetlerinden dolayı LPG patlaması diye kapattık. Patlamadan sonra dünyanın değişik ülkelerindeki televizyonlarda 'şu kadar ölü, şu kadar yaralı' şeklinde yayınlar yapıldı ancak yayın yasağı nedeniyle çıkıp doğruları anlatamadık” diye dile getirmişti.
İşte son örnek Adana Aladağ'da 11 kız öğrenci ile 1 eğitmenin hayatını kaybettiği yurt yangını. Olayın şokunu atlatmadan, acısını yaşayamadan yayın yasağı geldi. Yasakla birlikte komplo teorileri sosyal medyada şimşek hızıyla yayılmaya başladı.
Kimi terör saldırısı diyor, kimi ihmal…
Hani sözümona, yayın yasağı ile toplumsal infiallerin önüne geçmek hedefleniyor ya, infial çoktan başladı bile.
Yani demem o ki, bu yayın yasağının kimseye faydası yok, zararı var. Yapılması gereken gerçekleri toplumdan saklamak değil tam aksi tüm ayrıntılarıyla paylaşmak…
Terörse terör, ihmalse ihmal.
Olan her neyse toplumun bunu bilmesi lazım.
Bilinmeyen korkutur çünkü…
Soru işaretleri ne kadar çoksa o kadar çok tedirginlik yaratır insanlarda.
Üstelik bilgi tedbiri getirir. İnsanlar neyin ne olduğunu bilirse ona göre tedbir alır, ona göre şartlanır bilinçaltında.
Şeffaflık sosyal medya denilen mecradaki abuk sabuk komplo teorilerinin de önüne geçer, hemen her fırsatta ülkemizi karalamaya çalışan Avrupa ve dünya medyasının kara propagandasının da…