Şimdilerde Türk siyaset tarihinde görmediğimiz, yabancısı olduğumuz söylemlere şahit oluyoruz..
Her zaman söylüyorum sevgi dili evrenseldir, dünyanın hangi coğrafyasına giderseniz gidin, hangi canlısıyla iletişime girerseniz girin bu sevgi dilinde mutlaka karşılığını alırsınız.
Sevgi dili, ilahi bir dildir. Allah’ın yarattığı kullarına ve tüm mevcudatına verdiği en büyük hediyedir. Bunu anlamayacak kadar kör ve bağnaz olmak, nimetten faydalanamamak anlamı taşır.
14 Mayıs seçiminin arifesinde ülkeyi yönetmeye talip kadroların bu sevgi dilini daha şefkatli kullanması gerekir fakat üzülerek söylüyorum, seçim tarihi yaklaştıkça bu durumdan uzaklaşan yani ayrıştırıcı ve kışkırtıcı dil kullananların sayısı artıyor. Üstelik ayrıştırıcı söylemleri kullananların ülke yönetiminde söz sahibi olmuş insanlardan olması üzücü.
Oy toplayabilmek adına karşı tarafı dinsizlikle suçlayan açıklamalardan tutun, içkici, ayyaş iftiralarına kadar ne ararsanız var. Ayrıca Kürt kardeşlerimizi ve diğer ittifaka oy veren vatandaşlarımızı terör örgütleriyle ilişkilendirmek de cabası.
Gerçekten çok yazık..
Bir ülkeyi yönetmeye talip olan kadro, bu sözleri neden söyleme gereği hisseder? Neden birkaç oy için vatandaşları kutuplaştırır?
Bu soruların cevabında, kardeşlik yok, sevgi yok, saygı yok, birlik ve beraberlik ise tek taraflı ve kısmi var.
Öyleyse bu ayrıştırma metodunu uygulama gereği neden hissediliyor?
Elinizde sahaya sürecek bir veri kalmadığında konuyu başka yerlere çekebilme çabası ağır basar. Yani ülke gerçeklerinden uzaklaşıp, vatandaşın hassas olduğu konuları öne çıkararak algı yaratmaktır amaç. Tabi bunu yaparken milyonlarca insanı üzdüğünü, onlara iftira attığını bilerek veya bilmeyerek yapar.
Bu söylemler kimseye kazanç sağlamaz..
Üstelik iç içe girmiş Doğulu, Batılı, Güneyli, Kuzeyli insanlarımız bu ayrıştırma diline prim vermez. Geçmişte örneklerini çok gördük.
Şuna yürekten inanıyorum; 85 milyonunun tamamını kucaklayan, vatandaşını ötekileştirmeyen, herkesi olduğu gibi kabul eden sevgi dilini kim daha iyi kullanırsa seçimi o taraf alacaktır.
Çünkü hep birlikte, kardeşçe bir arada yaşamayı seçtiğimiz zaman, Türkiye’de ne ekonomik sıkıntı kalır, ne geçim derdi kalır. Kim ne söylüyorsa söylesin, 14 Mayıs‘tan sonra biz yine, sevgi ile birlikte yaşamaya devam edeceğiz.