Bu Dünya'da ne kadar ya da ne anlamda yer işgal ediyoruz? Hacmimiz ne kadar? Soyut ağırlığımız ne durumda? Kütlemizin hakkını verebiliyor muyuz? Hayatımızı etkileyenleri ve hayatlarını etkilediklerimizi bilebiliyor muyuz?
Hakkıyla ve layıkıyla bir yaşamı sürdürülebiliyor muyuz? Siyaha siyah, beyaza beyaz diyebiliyor muyuz gönül rahatlığıyla? Bizden farklı olana tahammül edebiliyor muyuz? Tahakküm altında kalmadan ve kimseden çekinmeden ama saygı çerçevesinde düşüncelerimizi söyleyebiliyor muyuz? Duygularımızı olduğu gibi muhatabımıza iletebiliyor muyuz? Kimseye haksızlık yapmadan, can yakmadan ve kalp kırmadan bir ömür tüketebiliyor muyuz?
İstisnalar olsa da bence hayır. Genel olarak cesaretli ve tutarlı değiliz. Tam olarak gerçekleri ifade edemiyoruz. Doğruları olduğu gibi konuşamıyoruz. Olduğu gibi değiliz. Zaman ve mekâna göre takılıyoruz.
İşimize, menfaatimize ve koşullara göre davranışlar sergiliyoruz. Adama göre muamele yapıyoruz. Ortama göre eylemlerde bulunuyoruz. Güçlüysek zayıfı eziyor ve zayıfsak aman diliyoruz. Toksak komşuyu düşünmüyoruz. Rahattaysak başkalarının derdiyle dertlenmiyoruz. Keyfimiz yerindeyse dünya ve insanlar umurumuzda olmuyor. Bu yüzden insanca bir duruşu sergileme konusunda karnemiz parlak değil.
Bu Dünya'da söylemler ve eylemlerimiz birbirini tutmuyor. Bugün kabul ettiğimiz, öne sürdüğümüz bir fikri yarın inkâr ediyoruz. Bugün sarıldığımız bir meseleyi başka zaman o meseleye sırt dönüyoruz. Bugün şiddetle savunduğumuz bir konuyu öbür gün o konudan uzak hareket ediyoruz.
Özetin özeti, bu Dünya'da bukalemun gibi renkten renge giriyoruz.