Biz yazarlar insanların hayatlarına satırlarımızla dokunuruz. İnsanların yaptıklarından ve söylediklerinden beslenir, o minvalde yazılarımızı kaleme alırız. İnsanlardan gayri hareket etmez, onlarsız bir dünya hayal etmeyiz. Roman yazarken de deneme kaleme alırken de insanları konu ederiz. İnsanları ilgilendiren meselelere eğilir, dertleriyle cümle cümle dertleniriz. İnsanları alakadar eden yaklaşımları ön plana alır onların sesine ses katarız. Kaygımız ve arzumuz insanların selameti üzerine olur.
Haliyle bu yazıda konu insan ve insana dair durumlar/olaylar olacaktır. Dünyada ne meydana gelse birincil sebebi insanları görebiliriz. Zira insanlar yüzünden savaşlar çıkar, insanların kötülüğünden doğar sıkıntılar, hastalıklar insanların vurdumduymazlığı sonucu ortaya çıkar. Aksi yargılar da mümkündür. Bir şehirde huzur sokakları adım adım dolaşıyorsa sebebi yine insanlardır. Bir ortamda yüzler gülüyorsa nedeni yine insanların içtenliğidir.
Dolayısıyla diyebiliriz ki insanlardır bir şeyin güzel veya çirkin bir hâl almasına sebep olan. İnsanlardır dünyanın yaşanılır yahut yaşanmaz bir seyirde dönmesine neden olan. İnsanlardır iyi ve kötü duyguların dile gelmesine ön ayak olan. İnsanlardır hem problem hem o problemin çözümü. İnsanlardır hem sorun hem o sorunları giderme mecrası. Bir şeyin başlangıç noktasında da bitiş düdüğünde de insanlar vardır.
İnsanları dünyasız, dünyayı da insansız düşünmeyiz biz yazarlar. İsteriz ki hem dünya güzel güzel dönsün hem insan bu dünyada gönüllerince bir yaşam sürdürsünler. İsteriz dünyanın her yerinde herkes için yaşamak mümkün şiir olsun ve bizi ayakta tutan tabiata bir zarar gelmesin.
Biz yazarların dünyaya ve insanlara dair genel amacına yönelik aşağı yukarı söyleyebileceklerim bu kadardır. Ama benim bu kadar oldu, başka bir yazar başka bir pencereden dünyaya ve insanlara pekâlâ uzun uzun bakabilir. Başka bir yazar dar bir görüş de öne sürülebilir. Değişik fikirleri olur her bir yazarın. İşin güzel yanı ve cilvesi de burada yatar.