Ulusal medyaya uzun zamandır yerleşen “hastalık” yereli de sarmaya başladı. Sanki yaklaşan yerel seçimler siyasi partiler arasında değil de, gazeteler arasında yapılacak. Sanki millet sandık başına gidince, oyunu gazetelere veya o gazetelerin yazarlarına verecek. Bu nedir yahu? Anlamıyorum. Ancak; Milletin bu durumdan hiç hoşnut olmadığını çok net görüyorum.
Yeter kardeşim. Herkes aklını başına alıp, işini yapsın. İtibar, mitibar bırakmıyoruz bu meslekte. Bir siyasetçiye veya siyasi partiye destek vermekten daha doğal bir mesele yoktur. Yeter ki gerçekten destek verdiğimiz kişi veya partiye inanmış olalım. Başka nedenlerle halkı yanıltmaya çalışmayalım. Sandıkta oy istenecek kurum gazeteler değil, destek vermeye çalıştığımız siyasi partilerdir. Sandıkta oy verilecek kişiler yazarlar değil, siyasetçilerdir. Sanki bize oy verilecekmiş, sanki aday bizmişiz gibi akıl almaz işler yapmak ne kadar büyük saçmalık. Bunu artık görelim.
Birbirimize sallamayı da artık keselim. Millete “gına” geldi arkadaş. İnsanlar gazetelerimizi, yaşadığı şehirden haber almak için, yaşadığı şehirde neler olduğunu görebilmek için alıyor. Yakında seçim yapılacağı için elbet de seçim gündemini de daha fazla takip ediyor. Ancak habire gazetecilerin birbirine salladığı yazılar okuyor. Allah rızası için yeter.
Bakın seçime şunun şurasında iki aydan az zaman kaldı. Bizim bu millete Antalya adına siyasi partilerin projelerini, adayların hedeflerini anlatmamız lazım. Kim, kime destek veriyorsa, versin. Ancak kendi istediği veya benimsediği adaya destek verilmiyor diye de, başka gazetelere veya yazarlara saldırmayı kessin. Meselenin içerisinde bariz iftira, bariz şantaj, bariz tehdit ve yalan yoksa kime ne hangi gazetenin, hangi siyasetçi ile ilgili lehte veya aleyhte haber yapmasından? Kimi ilgilendirir arkadaş?
Millet lehte haber yapanı da okur, aleyhtekini de okur ve kararını verir. Olması gereken bu değil midir? Gazeteci elinde bir haber varsa, yazar, halka duyurur ve diğer işlerine bakar. Doğrusu bu değil midir?
Haydi gelin yeni bir sayfa açalım ve birbirimize (her zaman yüzyüze bakacağımızı unutmadan) vurmayı keselim. Komik senaryolar yazmayı da bırakalım.
Yok bunları yapmayacaksak da, yaptıklarımızın, bize de yapılması karşısında söyleyecek bir lafımız olamayacağını unutmayalım.