Hamdolsun siyasetçi değilim. Rabbime şükürler olsunki; Bir şekilde hata edip de, siyasetin herhangi bir noktasına adımı yazdırmadım. Siyasetçiler kusura bakmasın. Bu sözlerim O’nların konumu ile ilgili değil. Çok kutsal bir iş yaptıkları, bu millete (çoğunlukla) hizmet için çaba gösterdiklerini kabul ediyorum. Takdir de ediyorum. Hatta belki de benim bu şükrüm, korkaklıktandır. O’larınki cesarettir. Bunu bile kabul edebilirim. O korkaklığım, aşağıda örnekleyeceğim siyasetçinin yaşadıklarının yüzde birini bile kaldıramayacak bir yapıda olmamdandır. Katil bile olurdum.
Buyurun size o siyasetçi ve yaşadıklarından örnekler vereyim de, yazının sonunda neden şükür ettiğim belki daha iyi anlaşılır.
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkan adayı Menderes Türel.. Kendisini 1992 yılından beri tanırım. Yani tam 22 yıldır. Meslektaşım ve meslek büyüğümdür. Herhalde bir insanı iyi tanımak için 22 yıl yeterli bir süredir ki bu 22 yılın önemli kısmı da bu insanın yakınında geçmiştir. 1992 yılında mesleğe adım attığımda, çalıştığım kurumun yöneticilerinden biriydi. O zaman 17 yaşındaydım, şimdi 39 oldum. Hep yakından izledim, hep yakınında oldum. Bana göre en büyük hatasını 2004 yılına siyasete adım atarak yaptı. Keşke o adımı atmasıydı. Bunu “kardeş” olarak söylüyorum. Ancak genel olarak bakınca da, “İyi ki bu adımı atmış” diyorum. Çünkü; Büyük adamdır Menderes Türel. Antalya aşığıdır Menderes Türel. Kim ne derse desin, millet O’nun bu şehir için yaptıklarını biliyor. 2004-2009 yılları arasında Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde Antalya’ya neler kazandırdığını biliyor. İki buçuk yıldır Milletvekili olarak Antalya için neler yaptığını da iyi biliyor. Bu işin gurur tarafıdır. Bir insan yaşarken, kolay, kolay efsane olmuyor.
Meselenin yazmak istediğim asıl kısmına gelince.. Menderes Türel benim gördüğüm en bahtsız siyasetçilerden biridir. Hayatımda bu kadar temiz olup da, hakkında bu kadar iftira atılan, bu kadar darbe vurulan, bu kadar çamur atılan, bu kadar ihanete uğrayan başka bir siyasetçi görmedim. Hiç kimse “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” demesin. Mesele kesinlikle böyle değildir. Mesele maalesef Antalya’nın ya suyu, ya da güneşinin bazı insanlara iyi gelmemesidir.
Gelin size bir ispat daha sunayım. Türel, her fırsat da bir laf söyler ki bu yüzde yüz doğrudur. “Türkiye’de hakkında dava açılamayan belki de tek belediye başkanı benim” diyor ya; Bu yüzde yüz doğrudur. Üstelik belki de rakipleri tarafından uydurma suç duyuruları sayısında rekor denilecek kadar şikayet edilen bir isim olmasına rağmen.
Son örnek; 2013 yılının Mart ayında hakkında yapılan yayınların geldiği noktadır. O yayınlarda 2009 yılının ilk üç ayı ile ilgili Sayıştay denetçilerinin bazı tespitleri üzerine (aynı rapor içerisindeki 2009 yılının diğer 9 ayından sorumlu Mustafa Akaydın ismi görmezden gelinerek) bir sürü iftirada bulunuldu. Kimileri sanki ortada bir yolsuzluk varmışcasına yayınlar bile yaptı. Peki ne oldu? Menderes Türel o yayınlardan sonra yaptığı açıklamalarda ne dediyse, sonuç da öyle oldu. Yüksek yargı verdiği karar ile o açıklamaları tescilledi. Menderes Türel yüzde yüz aklandı. Peki raporda adı geçen Mustafa Akaydın ne yaptı? İşte orası belirsiz. O’da kendi döneminin sonucu varsa; Açıklasa da öğrensek.
Türel’in avukatının konu ile ilgili detaylı açıklaması bugünkü gazetemizde haber olarak yeralıyor. Bu nedenle ben fazla yazmadım.
Şimdi sormak gerekiyor. O dönemde “mal bulmuş mağribi” gibi meselenin üzerine atlayıp, açıklama üstüne açıklama yapan siyasetçilere ve meseleyi çarpıtanlara, ne oldi, acaba renginiz mi soldi?