Oldum olası kapalı havalarda benim içim de kapanır nedense.
Karamsarlık basar, yediğimden, içtiğimden keyif alamam.
Kapalı hava depresyona sokar kısacası…
Havadan yola çıktım ama hayatımızın çeşitli evrelerinde bu durumu yaşarız zaman zaman. Adeta tıkandığımız, nefes alamaz hale geldiğimiz anlardır bunlar. Yaşayan her canlının mutlak tadacağı ölüm gerçeği de geliverir aklımıza.
Ve işte tam da o anlarda yüreğimizi ferahlatan bir ufuk belirir zihinlerimizde…
Hep isteyip de ötelediğimiz şeyleri yapmayı planlarız. Baş döndürücü bir hızla akıp günlük hayatımıza yeni patikalar, yeni yollar, yeni renk ve heyecanlar katmayı deneriz.
Nefes alabilmek adına yaparız bunu...
Çünkü ölüm gerçeğiyle tanışmadan, ölümle yüz yüze gelmeden önce değerli olmalı hayat. Küçük mutluluklar için illa da büyük acılar çekmemeliyiz.
Sürekli empati yapmalıyız, başkalarının yerinene koymalıyız kendimizi…
Sevgiden, aşktan yoksun kalarak akıp giden hayata ayak uydurmamalı, baş kaldırmalıyız. Dikeni yüzünden gülü sorgulamak yerine kokusunu derin derin içimize çekmeliyiz.
Güneşin doğuşunu sindire sindire izlerken seher yeli okşamalı saçlarımızı…
Karda, yağmurda sevinç ve coşkusuna, fırtınada tipide ise öfkesine ortak olabilmeliyiz doğanın…
Bir çocuğun ilk adımlarında umudu, bir gencin düşüncelerinde geleceği, bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli, her şeyden önemlisi sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeliyiz…
Yaşamdan yeni şeyler öğrenebilmek için küçük ya da büyük her acı, her hayal kırıklığı, her yaşanmışlıktan dersler çıkarmalıyız…
Düşmemişsen kimseye kalkması için el vermezsin çünkü…
Çaresiz kalmamışsan derman olamazsın…
Ağlamamışsan, ağlamayı bilmiyorsan kahkahanın da tadı tuzu yoktur çünkü…
Merhaba dememişsen elvedan da anlamsızdır…
Hafızası olmalı insanın.
Hiç değilse aynı hataları tekrarlamamak için…
Ne herkesi düşünmekten kendini, ne de kendini düşünmekten herkesi unutmamalı…
Bilmeli hayatın çok ama çok kısa olduğunu ve her şeyi dolu dolu yaşamalı.
Dinlemeli. Sadece anlatacak bir şeyleri olduğunda değil, söyleyecek bir şeyi olmadığında da dinlemeli insan…
Aklıyla ve kalbiyle katılmalı sohbetlere…
Ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak dostları olmalı.
Yanıtlarını bulabilmek için bir ömür harcayacağı soruları bulunmalı zihninde…
Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer asla vazgeçmemeli sevmekten ve öğrenmekten…
Ama herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de, her şeye sahip olamayacağını da bilmeli insan…
Bilmeli ki, içindeki kara bulutlar dağılsın, fırtınalar dinsin, güneş bir kez daha içini ve dünyasını aydınlatsın…