Sosyal hayatın birçok kulvarında şikayet edilen bir kavramdır anlaşılamamak.
Anlattıklarının öğrencileri tarafından yeteri kadar anlaşılamadığını söyleyen öğretmen, yaptıklarının değer bulmadığını, anlaşılamadığını söyleyen bir çalışan hatta üst düzey yetkili, hastasına anlattıklarının hastasınca anlaşılamamasını anlatan bir doktora kadar toplumun birçok kesiminde kendisinin anlaşılamadığını anlatan birçok insanı görürüz.
Fakat en çok da çevresinde değer verdiği bir insana onun lehine söylediklerinin anlaşılamamasından üzülenlere rastlarız.
Aslına bakıldığında anlaşılamamak, anlaşılamayana değil kendisine anlatılanların hatta kendisine uyarı bazında olanları anlamayan, kulak tıkayan, görmezden gelenlere büyük zararlar, ağır faturalar olarak yansır.
Böyle durumlarda kendi söylediklerinin anlaşılabilmesi için verdiği örneklere ilişkin olarak "görünen köy Kadıköy" gibi birçok uyarı cümlesini kullananlarımız da vardır.
Hatta çevresindeki insanların zarara uğramaması için anlaşılamamanın getireceği duygusal ağırlığı bile bile "testi kırılmadan" anlaşılabilmek için büyük çabalara da şahit oluruz.
Günümüzün en büyük toplumsal yaralarından birisidir anlaşılamamak, çünkü anlatmaya çalışana değil kendisinin lehine olanları kendisinin içinde bulunduğu yanlışı göremeyene büyük zararlar çıkar.
Yaşamımızda bazen de bu anlaşılamama durumu kendisini yanlışa itenlerin yorumlarıyla hatta baskılarıyla devam ettirilebiliyor.
Anlattıklarının anlaşabilmesi için uğraşanlar çaba gösterenler kendilerinin daha iyi olması için uğraştıklarınca anlaşılamama halini bile bile anlatabilmenin gayreti içindedirler.
Önemli olan kendisi lehine kendisine anlatılmaya çalışılan konuları doğruları görebilmek için çaba harcayarak anlama gayreti içine girebilenlerin işin sonunda da olsa anlatılanları anlayabilmeleridir.
Gönlünüz ve kalbiniz anlaşılamamaktan uzak olsun.