Ne hikmetse Hacı Babam, Lefter’den dolayı Fenerbahçeliydi ama ben efsane kaleci “Turgay Şeren’in Berlin Panteri, Metin Oktay’ın da gol kralı” olması ve hele attığı golle Fenerbahçe’nin ağlarını yırtması sonucu “Galatasaraylıyım” diye bağırmışım…
Yani oldu/bitti Galatasaraylıyım ve mümkün olduğunca da maçlarını izlerim…
Fakültede devrim tarihi dersinde Fenerbahçe kulübünün ve futbolcularının İstiklal Savaşında İstanbul’dan, Anadolu’ya silah kaçırılmasında etkin olduuklarını okuyunca sevmezsem de Fenerbahçe’ye karşı içimde güçlü bir saygı gelişti.
Galatasaray ise zaten 500 yıllık tarihi ve Fransız ekolünden gelen “aydınlanmacı” geleneği olan spor kulübü…
“Demem o ki, her iki spor kulübü, sadece spor kulübü değil, sosyal ve siyasal alanda da toplumsal etkileri olan, duruşlarıyla milyonlarca insanı etkileyen kurumsal yapılardır…”
2001 yılında bir şekilde Hindistan’a gitmiştim…
Delhi’de bir lokantaya girmiştik arkadaşlarımla…
Garson, siparişlerimizi alırken konuşmalarımız arasında Türkiye sözü geçinde İngilizce olarak, “Türk müsünüz?” diye sordu…
Biz evet, deyince “Ooooo…. Galatasaray” demişti…
Bir sene önce Galatasaray, hem UEFA hem de Real Madrid’i yenerek Süper Kupayı almıştı.
Bir haftadır, bu iki kulübün Riyad’da oynayamadığı Türkiye Süper Kupa Finalinin tartışmasını yapıyoruz…
Maçın oynanmamasının nedeni olarak, futbolcuların Atatürk resmi ve “Yurtta sulh, cihanda sulh” yazan pankartla sahaya çıkmasını Suud’lu yetkililerin istememesi ve engellemesi olarak anlatılıyor…
Tabi, Suud devletinin bu tavrı hemen Atatürkçüleri, cumhuriyetçileri, seküler kesimleri harekete geçirdi.
Milyonlarca insan sokaklarda gösteriler yaptı Suud devleti aleyhine…
Muhalefet partileri, mal bulmuş mağrubi gibi Erdoğan ve Bahçeli’yi sözlü bombardımana tuttular…
Eh, haksız da sayılmazlar hani…
Ne yapsınlar, hangi alanda muhalefet yapsalar da toplumdan yeterli karşılığı alamıyorlardı…
Herkes gözünü dikmiş Erdoğan ve Bahçeli acaba ne diyecek diye bekleşirken, Sayın Cumhurbaşkanımız nihayet bir açıklama yaptı.
"Spor hangi sebeple olursa olsun siyasetin mezesi olmamalı"
Bunu duyunca “hadi yaaa…” demişim…
Aklıma, Denizbank’tan milyon dolarlık kazık yediğinde salya sümük Cumhurbaşkanına koşarak “aman abi yandım” diyen Emre Belözoğlu’nun teknik direktörlüğündeki Başakşehir kulübünün nasıl şampiyon yapıldığı geldi.
Her neyse spor federasyonlarını, diğer tüm kurumlar gibi cumhurbaşkanının yönettiğini sağır sultan bile biliyor…
Bu maç, Riyad’da oynanması kararı ile zaten “siyasetin mezesi” olmamış mıydı?
Şimdi bazıları, Cumhurbaşkanının aldığı kararlar devlet-i ali’nin çıkarları içindir, buna siyaseten meze oldu denemez, diye düşünebilirler…
Tamam, madem devle-i ali’nin çıkarları bu maçın Riyad’da oynanmasını gerektiriyor, eyvallah…
Ama Suud’lu yetkililerin bu maç üzerinden kurucu değerlerimizi, cumhuriyetimizi bir şekilde aşağılamaları devlet-i ali’nin çıkarları ile çelişmiyor mu?
Kelle avcılarına, avladıkları kellenin dosyasını vermek ne kadar siyasi ise, bu maçın kelle avcılarının olduğu yerde oynanmasına karar vermek o kadar siyasidir…