15 Temmuz 2016 günü hala kaynağı ve siyasi destekleri belli olmayan bir askeri darbe girişimi yaşadık.
O günden bu yana çeşitli çevreler ve siyasi yapılanmalar bu girişime karşı çıksalarda her biri farklı yorumlar yaptılar.
Ancak işin en anlaşılmayan yanı, TBMM’de kurulan “Darbe Girişimi Soruşturma Komisyonu” çalışmalarında ve sonucunda ortaya çıkan olgulardı.
Komisyon Başkanlığına FETÖ’cü olduğu iddia edilen AK Parti Burdur milletvekili “Reşat Petek’in” getirilmesi;
Darbe girişiminin önlenmesinde aktif sorumluluğu olan Genel Kurmay Başkanı “Hulusi Akar” ile dönemin MİT Müsteşarı “Hakan Fidan’ın” ifade vermek için Komisyona gelmemeleri;
Darbe sonrası FETÖ ile uzak ilişkileri olanların ve hatta Bank Asya’ya para yatıranların bile tutuklanmasına rağmen, Darbenin İmamı olarak ilan edilen “Adil Öksüz’ün” Darbe günü, Akıncı Hava Üssünden çıkışta yakalanması sonrası çıkarıldığı mahkemede serbest bırakılması;
Komisyon çalışmaları bittikten sonra hazırlanan raporun, TBMM’ye sunulmaması ve kamuoyuna açıklanmaması gibi birçok olgu hala kafalarda soru işaretleri olarak sürmektedir.
Soruları çoğaltmak mümkün.
Ancak bu soruları ve benzerlerinin cevaplarını artık tarihe bırakıp biz Antalya’ya dönelim…
***
15 Temmuz 2016 günü akşam, bilgisayarımda günün haberlerini okuyup ona göre günlük yazımı yazmaya hazırlanırken, birden sosyal medyada askeri bir hareketlilik yaşandığı haberleri düştü.
Hemen gerildim.
Çünkü, tarihte yaşanan askeri darbeler sonrası fatura hep solculara kesilmişti ve şimdi yine öyle bir durumla karşı karşıya kalabilirdik.
Gece saat 23:23 de sosyal medyada bir mesaj yayınladım.
Ve hemen evden çıkarak Cumhuriyet Meydanına geçtim.
Meydan çok kalabalıktı ve hemen her partiden insanlar darbeye karşı durmak için oraya gelmişlerdi.
Üzülerek belirtmeliyim ki, meydanda AK Parti İl Başkanı “Rıza Sümer, Menderes Türel ve Hakan Tütüncü” ile yönetim kadroları tam takım oradaydı ama CHP’den sadece Gençlik ve Kadın Kolları, bir de sade üyeler meydanı doldurmuşlardı.
Kalabalık meydanda konuşmalar ancak fısıltı ile yapılıyordu.
Sinirler keman teli gibi gergindi ve yüksek bir ses bir anda meydanı karıştırabilirdi.
İstanbul ve Ankara’da çatışmaların sürdüğü, Meclisin bombalandığı haberleri geldikçe meydanda gerilim her saat artarak sürüyordu.
Çünkü, herkesin kafasında “acaba Antalya’da askeri birlikler ne yapacaktı” sorusu vardı
Sanırım saat 24.00’ı biraz geçe bir gazeteci arkadaş “Topçularda askeri kışlanın kapıları ve tüm çevresinin Büyükşehir Belediyesinin kamyonları ile kapatıldığı” haberini getirdi.
Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı “Menderes Türel,” büyük bir risk alarak saat 22.00 sularında askeri kışlanın çevresinin kamyonlarla kapatılması talimatını vermişti.
Darbenin yönü henüz belli değilken böyle bir talimatın uygulanmasının karşılığı (darbe başarılı olursa) ya müebbet hapis ya da kurşuna dizilme olabilirdi.
Antalya halkının ve kenti yöneten idarecilerin ve tüm siyasi partilerin top yekün darbe karşıtı olması, Kışlanın çevresinin kapatılması sonucunda Antalya’da hiçbir olumsuz durum yaşanmamıştı.
Saat 04.00 olduğunda darbecilerin eylemlerini artık bırakmakta olduğu haberi gelince Cumhuriyet Meydanı yavaş yavaş boşalmaya başladı.