Hafta başında arkadaşımla son günlerde herkesin ne kadar depresif ve mutsuz olduğu hakkında konuşuyorduk , birden bire bana "20 yaşındaki haline geri dönüp ona bir tavsiyede bulunabilseydin ne derdin?" diye sordu. O an için cevaplaması çok kolay bir soru değildi düşünmem gerekiyor dedim. Düşündüm...
20 yaşındaki halime geri dönseydim ona; "Sorun değil" derdim. Evet uzun cümlelere ya da açıklamalara gerek yok. Tek cümle. Çok kısa ve öz. Sorun değil. Kırk yaşına geldiğinde hayat yeniden başlayacak. Sorun zannettiğin her şeyin altında bir hediye saklı olacak.
"Her ne sebeple olursa olsun çabala" da diyebilirdim. Sen çabalamazsan beynin fikirleri desteklemez. Çabaladıkça zahmete değdiği anlaşılacak.
"Varış noktası yok, yol bitimsiz" derdim. Yol sürekli değişecek ama asla sonu gelmeyecek. Sen yolculuğun kontrolünü elinde tut, kendi yolunun kaptanı ol. Kendine güvenenin yolu açık olacak.
"Kendine ikramda bulun" diyebilirdim mesela. Çünkü en çok bunu ihmal ediyoruz, belki de bencillik zannediyoruz. Oysa sen kendine ikramda bulundukça hak ettiğin değeri göreceksin ruhunun şarjı dolacak.
"En değerli şey zamanın, onu kimse için boşa harcama" diye fısıldardım. Çünkü gün gelecek zamanın paha biçilemez olduğunun farkına varacak.
"Bilinmeyenden korkma" derdim . Çünkü her halükarda ceplerinde bilinmeyenler bulunacak.
Hepsini geç bir kalemde. Büyük harflerle üstüne basa basa "HATALARINDAN ASLA PİŞMANLIK DUYMA" cümlesini kulağına küpe ederdim. Hiç çıkartmasın isterdim, hiç unutmasın. Çünkü o hatalar inşa edeceği nice güzelliklerin temelini oluşturacak.
SORUNlarla, HATAlarla, BİLİNMEYENlerle dolu bu BİTİMSİZ YOLda en çok KENDİNE DEĞER verdiğin için hiç ZAMAN kaybetmeden ÇABAla. Hayat boş bir tuval. Onu kendi renklerinle boya demek belki de hepsinin özeti olurdu ne dersiniz?