Bugünlerde nasılsınız? Biraz durgun, biraz yorgun, kafası karışmış yada hedefi kaybetmiş gibi mi hissediyorsunuz? Hayat sizinle dalga geçiyor gibi mi görünüyor? Dualarınızın boşlukta kaybolduğuna mı inanmaya başladınız? Duyulmuyor musunuz?
Sonbahar ekinoksunda dünya ile ve toprak ana ile bağlantı kurduğumuzda kendimizi biraz halsiz ya da gücümüzü kaybetmiş gibi hissedebiliyoruz. Aslına bakarsanız bu durumun sonbaharla çok ilgisi yok. Yaz mevsiminin güneşli ve neşeli enerjisinden sonra sonbahar enerjisi bizi motivasyonsuz hissettirebilir fakat isin aslı bizim Ruhsal Yorgunluk yaşıyor olmamızdır. Buna Manevi Yorgunluk da diyebiliriz.
Hepimizin içsel çalışmayı durdurmamız ve rahatlamamız gereken anları vardır. İleriye doğru itme gücümüzün eksilmesi ile yenilmiş ya da denemekten bıkmış hissettiğimizde kendimize, hayata ya da yaratıcıya kızmamalıyız. Ruhsal yorgunluk her insanın deneyimlediği bir durumdur her insan devam etmenin ağırlığını zaman zaman yaşar. Peki bu yorgunlukla savaşmanın bir yolu var mıdır? Peki… nerede yanlış yaptık?
Bir danışanım dua ediyorum, ibadet ediyorum ve hiçbir şey değişmiyor oysa hepsini Allah için yapıyorum. Neden hiçbir şey değişmiyor neden bu kadar yorgunum ben pes etmek üzereyim demişti. Ben de ona Allah için değil ibadetinizi kendiniz için yapmayı deneyin lütfen. Zorunlulukla yapılan hiçbir şeyin hayatımıza katkısı yoktur. Allah neyi ne için yaptığımızı çok iyi biliyor dediğimi hatırlıyorum. Allah kendisi için dua etmemizi istemedi, isteyerek kalpten hissederek, dua ile umutla inançla güçlenmemizi kendimizi ayakta tutabilme gücümüze inanmamızı istedi. Yaratıcı bizleri zorlamıyor ne yapacaksak hevesle yapmamızı istiyor. İşte o zaman gerçekten bağlantı kurabiliyor ve yaşayamadıklarımız için kimseyi suçlamıyoruz.
Zihnimizi her türlü umutsuzluk ve olumsuzlukla doldurup sırf mecbur hissettiğimiz için ibadet ediyorsak farklı şeyler deneyimleyemeyiz. Kaynaklar yaratıcıda sonsuzdur, biz onun bizlere emanet ettiği cana ne kadar kıymet veriyoruz, kendimiz için ne yapıyoruz? Bunu düşünmeliyiz. Bazen durmak, bazen yavaşlamak, bazen koşmak gerekecek... Maneviyatta pazarlık olmaz. Eğer kafamızın içerisinde çelişen birçok kaygı varsa, duamızı sadece taleplerimizin gerçekleşeceğini düşündüğümüz için ediyorsak ya da sadece bir görevi yerine getirmek amacı ile kendimizi maneviyata açıyorsak verimli bir hayatımız olmayacaktır.
Bir yandan dua edip bir yandan homurdanmak bizleri manevi savaşa sokar ve o savaş sonunda bizler yoruluruz. Kendimizi tekerlek üzerinde koşan bir hamster gibi hissederiz. Stres, travma, iş, uykusuzluk, aşırı sorumluluk, sağlık sorunları, şüphe ve kafa karışıklığı gibi yaşam koşulları, kendimizi maneviyattan kopardığımızda daha belirgin hale gelebilir. Kalpten dua edin kalpten kendiniz için dua ettiğinizde ışık kalbinizin bütün odalarını aydınlatacak. Yaratıcıya teslim olacaksınız ve kırılması zor gibi görünen zincirler o zaman kırılmaya başlayacak...
Yine harika bir yazı. Kaleminize sağlık