Ak Parti hayatımıza girdikten sonra Türkiye haritasındaki seçmen renkleri adeta basmakalıp gibi yıllardır aynı. Yani haritanın sahil dediğimiz kenarları muhalefetin, iç tarafı iktidarın..
Türkiye şartları nereye evrilirse evrilsin renklerdeki durum hiç değişmedi..
Bunu anlamak kolay değil çünkü;
İç Anadolu bölgesinde ve Doğu illerimize doğru tarım, hayvancılık oldukça yaygın. Daha doğrusu yaygındı. Geldiğimiz durum itibariyle ekilen alan, üretilen ürün, yetiştirilen besi ve süt hayvanı sayısı bakımından önemli ölçüde azalma var. Bunu TUİK verilerinden de görebiliriz..
Yerli tohum neden yasaklandı bilen var mı? Neden “topraklarınızı ekmeyin paramız var, istediğimizi alırız” dendi. Neden binlerce kilometre ötedeki ülkelerde Türkiye tarımı yapılacak diye yatırımlar yapıldı.
Neden süt üretimi bitme noktasına getirildi? Sütten üretilen peynir, yoğurt ve diğer ürünlere vatandaşın ulaşım gücü azaltıldı.
Kendi toprağını özgürce eken, kazanan ve Türkiye’ye ucuz, sağlıklı, yerli ürünler yetiştiren çiftçimize ne oldu, birçoğu büyük şehirlere göç etti, özellikle gençler, topraklarını sattılar, ekilen alanlara binalar yapıldı ve tarım arazileri yok edildi.
Sahil dediğimiz sınır illerinde yaşayan vatandaşlarımız biraz daha şanslı. Okuma oranları yüksek, iş bulmaları kolay, iş olanakları çok.
Söylediğim gibi Türkiye haritasını göz önüne getirin seçim sonuçlarını açıklayan renkler, kenarları kırmızı, iç kesimler sarı olarak gösterilir. Memleketin durumu ne olursa olsun bu renklerin yeri hiç değişmez.
Durum böyleyse ortada gerçekten sorun var demektir.
Biraz önce tarım ve hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımızın nasıl yok edildiğini çok kısa anlatmaya çalıştım. Buna rağmen şikayetçi olan üreticimizin rengi hiç değişmedi. Sahil kentlerimiz de öyle.
Ortada gerçekten ya algı sorunu var, ya da ülke meselelerinin üstünde tabular var. Veya takım tutar gibi bir hale geldik. Sorgulama yok, neden bu durumda olduğumuzun cevabı yok, varsa yoksa benim liderim gibi bir durum ortaya çıkıyor.
Oy kullanmak için önümüzde bir haftadan az süre var..
Bu süreyi ben şöyle geçireceğim. Önce insan olduğumu, sorgulama ve analiz yeteneğim olduğunu hatırlayarak, nereden nereye geldiğimizi ve nereye gidebileceğimizi analiz etmeye çalışacağım. Bunu hem kendim için hem de Anadolu’da yaşayan vatandaşımın hakkını korumak için yapacağım.
İnsan gibi yaşamak, bir başkasının zenginliğini alkışlamak değildir. İnsan gibi yaşamak, haktan hukuktan, sevgiden ve en önemlisi adaletten yana olmaktır.
Bu bilinçle, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak güzel ve bereketli topraklarımda özgürce, bolluk ve refah içinde yaşamak için sandığa gideceğim.