Kendimden söz etmeyi hiç sevmem ama geçtiğimiz hafta sonu yaşadığım duyduları, duygu çarpışmalarını ve karmaşıklığını sizlerle paylaşmadan da edemedim.
Çünkü hepimiz potansiyel dede, babaanne, anneanneyiz…
Hafta sonu torunum Neslihan’ın düğününe gittim İstanbula’a…
Gelinlikler içinde gördüğümde bir başka duygulandım…
Düğün salonuna eşinin kolunda girdiğinde çok başka duygular içine girdim…
Dans ederlerken karmakarışık duygulara savruldum…
Ağladım, kahkaha attım, güldüm, hüzünlendim, keyiflendim, durgunlaştım, çoştum, gururla doldum…
Dans ettim, çiftetelli oynadım, Ankara havasıyla göbek attım, semaha durdum…
Ağlayarak halay çektim, kahkaha atarak dans ettim torunumla…
En küçüğü 37, en büyüğü 49 yaşında olan ve benim için hala “çocuk” olan çocuklarımı ve onların da kendi çocuklarıyla oynamalarını, eğlenmelerini izledim…
Ümüğüme kadar bir şeyler geldi, oturdu, yutkundum, öksürdüm ve sonunda gözlerimden fırladı, gitti o bir şeyler…
Ben duygusal bir insanım ve duygularımı da hemen belli ederim vücut dilimle…
Ağır üzüntüler ya da acılar yaşadığımda soğukkanlılığımı korurum ve kolay kolay ağlamam…
Genelde ise gülümser biriyim ve hatta hep gülerim…
Ama gurur duyduğum ya da çok keyif aldığım bir olayda, hüzünlendiğimde gözyaşlarımı tutamam…
Torunların gözünde dedelerin başka bir yeri olduğunu biliyordum ama bu kez İstanbul’da kızımın evine gittiğimde bunu daha iyi anladım…
Henüz kapıdan girmiştim ki, çığlık çığlığa “Mehmet Dede geldiiiii….” diye bağırarak üzerime atlamaları, kiminin boynuma asılması, kiminin koluma yapışması, henüz yürümeyi yeni başaranların da ayağıma yapışmaları ayaklarımı yerden kesti, kendimi ulu bir insan gibi hissettim…
Gelin olan torunum dahil 7’si birden etrafıma toplandı.
Aman bir anlatımları vardı, müthiş…
Kimisi okulda yaşadığı kendince önemli bir olayı anlatmaya başladı…
Kimisi oyun arkadaşının kendisini nasıl kandırdığını gözlerini devire devire anlattı…
Kimisi okulda öğretmeninden aferin aldığı resmini göstermeye başladı…
En küçükleri henüz Mehmet diyemediğinden “met dede” diyerek diğerlerinden daha çok koynuma sokuldu…
O an çocuklarıma baktım…
Tıpkı benim onlara baktığım gibi onlar da etrafıma toplanan kendi çocuklarına bakıyorlardı, gözleri pırıl pırıl ve gururla dolu…
Ben de kızlarıma, oğluma sükranla baktım, bana böylesine pırıl pırıl torunlar verdikleri için…
Şimdi yeni bir beklemeye girdim…
Acaba “torunumun çocuğu” olduğunda ve onu kucağıma aldığımda nasıl bir duygu yaşayacağımı düşünmeye başladım bile…
Baba olmak keyifli bir duygudur ama dede olmanın dayanılmaz bir keyfi vardır…
Ancak “büyük dede” olmak acaba nasıl bir keyif verecek bana…
Yaşayacağız ve göreceğiz…
İnsanın evlatları ve onlarında evlatları müthiş bir aile duygusu.Allah acılarını göstermesin,güzel günlerde karşılaştırsın.Adına çok sevindim,mutluluklarınız daim olsun
Keyifle;daha çok da dygulanarak okudum. Büyük dede olmanı dileyerek gençlerin mutluluğu için iyi temenniler ediyorum. Beynine, kalemine sağlık.