Ülkemizde üretilen önemli meyve gruplarından birisi de narenciyedir. Diğer adıyla portakal, mandarin, limon, greyfurt (altıntop), turunç vb. meyve türlerinden oluşan turunçgillerin toplam üretimi, 2020 yılında 4,3 milyon ton iken 2021 yılı üretimi %23’lük artışla 5,3 milyon tona çıkmıştır. Turunçgiller içerisinde en fazla üretime sahip olanlar ise 2021 yılında 1,8 milyon ile mandarin ve 1,7 milyon ton ile portakaldır.
Yapılan üretimin önemli bir kısmı yurt içinde tüketilmektedir. Piyasa kayıpları hariç insani tüketim miktarı 2020 yılına göre 2 milyon tonun üzerindedir. Üretimin 2,2 milyon tonu ihraç edilirken, bunun 300 bin tonu AB ülkelerinedir. Yaklaşık 238 bin ton civarında da ithalatımız olduğunu belirtelim.
Kişi başı narenciye tüketimimiz toplam 24,7 kg kadardır. Kişi başı portakal tüketimi 9,8 kg, mandarin tüketimi 7,7 kg ve limon tüketimi 5,8 kg’dır.
Turunçgillerin üretim ve tüketimiyle ilgili genel değerlendirmeyi yaptıktan sonra tehlike çanlarından bahsedelim.
Turunçgiller sektörü uzun yıllardır düşük seyreden fiyat baskısı altındadır. Özellikle limon olmak üzere dalında alıcı bulamadığı zamanları unutmayalım. Örneğin, geçtiğimiz üretim döneminde, Finike’nin Hasyurt Mahallesinde bir limon üreticisini bahçesinde ziyaret ettim. Limonlarına alıcı bulamamış, bekliyordu.
Bu arada turunçgillerin fiyatını aynen sebzelerde olduğu gibi market ya da pazar fiyatlarına göre değerlendirmeyelim. Bu fiyatlar üreticiye yansımıyor. Örneğin geçtiğimiz yıl hasat başlangıcında 2-2,5 liradan satılan portakallar, kış ortasında 4 liraları gördü.
Tabi üretim-pazarlama ağını iyi irdelemek gerekiyor. Bazen bahçeden 4 liraya toplanan portakaldan elde edilen kazanç doğrudan üreticiye mi gidiyor, bunu da görebilmemiz gerekir. Narenciyede pazarlama şekillerini bilirsek, ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır.
-Üretici kendisi üretip, kendi koşullarında pazar ve maketlere ulaştırabilir. Bu imkana çoğu çiftçi sahip değildir.
-Narenciye üreticisi henüz meyveler olgunlaşmadan tüccarlara bahçesinde satış yapar. Bu pazarlama şeklinde üretici riskini azaltıp, garanti ücret ve daha az gelire razı olur. Yani bahçeden 2-3 liraya toplanan fiyat üreticinin değil tüccarındır. Üreticinin kazancı daha azdır.
-Az da olsa sözleşmeli üretimler de vardır. Bunda da fiyat garantisi cezbedicidir.
Pazarlama ağında sorun olursa sektör bir anda tıkanabilir. Rusya’ya Akdeniz meyve sineği bahanesi ile ihraç edememek gibi. Ülkeler arası gerginlik önemli faktör.
Tüccarlar birlikte hareket edip sezon başında sektörü baskı altına alırlar ve panikleyen çiftçiler bir an önce satmak ister. Satmaz ve risk alırsa, pazarlama ağını kontrol edemediğinden olgunlaşan meyvelerini satmakta zorlanabilir.
Bu sektörün zorluklarını ancak içerisinde olanlar iyi anlar. Sektörü değerinde fiyatlandırma yapılamamasının yanında, maliyet baskısı da etkilemektedir. Finike Ziraat Odası Başkanı Halil Sarıçobanoğlu’nun bir toplantıda yaptığı şu açıklaması oldukça önemli:
“Finike bölgesinde 40 bin dekar üretim alanın 30 bin dekarında narenciye üretimi yapılıyor. Gübre, akaryakıt, enerji ve tüm girdi fiyatları artıyor ama üretici fiyatları artmıyor. Üretici para kazanamıyor. Çiftçinin nefes alacak hali kalmadı. Çiftçi çocuğunu okutamaz hale geldi. Çiftçi her yıl ekonomik açıdan geriye gidiyor. Girdi maliyetleri böyle giderse kazanamayan üreteci narenciyeden vazgeçecek, dünyaca ünlü Finike portakalı yok olacak. Çiftçi topraktan koparsa bir daha geri döndürülemez.”
Bununla ilgili olarak aynı bölgeden ziraat mühendisi bir arkadaşımızla 1 kilo portakalın maliyetini kabaca çıkarmaya çalıştık. Gübreleme, ilaçlama, budama, sulama ve benzeri masrafları dahil ettik. Hasat işleri genelde tüccarlara ait olduğundan hesaba katmadık. Masrafları en kaliteli girdilere göre değil, ortalama değerde hesaba kattık. Ağaç başı yaklaşık 200 kg verim alınan bir bahçeyi düşündük. Bir dekar alandan elde edilecek portakalın 1 kg maliyeti 1,7-2 TL diyebiliriz.
Eğer üretici 2 TL ve altında satmak zorunda kalırsa külliyen zarar ediyor. Üreticinin ben bundan para kazanıyorum diyebilmesi için en az 4 TL’den satış yapması gerekir. Unutmayalım girdilerin artışı hala devam ediyor.
Bu noktada geçtiğimiz yıl yaşanan soğuk kış koşullarının etkisinin narenciye de devam ettiğini de belirtmeliyiz. Ülkemizin farklı bölgelerinde narenciye bahçelerinde don zararı görüldü. Bu da gelecek yılın veriminin azalması demek olacaktır.
Türkiye genelinde üretimin azalması söz konusu olabilir. Üretim azalıp, maliyet artarken meyvelerin satış fiyatı artmaz ise Ziraat Odası Başkanı’nın söylediklerinin gerçekleşmesi kaçınılmaz olacaktır. Narenciye üretim bölgeleri hali hazırda zaten turizm, seracılık ve imar tehdidi altındadır.
Para kazanamayan üretici çaresiz kalacaktır. Lütfen çalan çanlara kulak verelim.