Geçtiğimiz günlerde vefat eden Henry Kissenger’ın “Gıdayı kontrol eden Dünyayı yönetir.” ifadesini hiç unutmamalıyız. Henry Kissenger söyledi diye değil, söylenen ifadenin doğruluğundan dolayı unutmamalıyız.
Geçtiğimiz günlerde Bill Gates’in bir ifadesi az da olsa basında yer buldu. Gates diyor ki “Et tüketimini 2030'a kadar sıfıra indirmeyi planlıyoruz.”
Yani verdiğimiz sadece iki örnekte bu zat-ı muhteremler gıda üzerine konuşuyorlar. Sorun sadece ülkemizi değil bütün dünyayı ilgilendiriyor. Biz ülkemiz ne yapıyor, ona bakmalıyız.
Yukarıda bahsetmeye çalıştığımız genel strateji içerisinde Türkiye tarım konusunda neler yapıyor diye yakından inceleme yapmaya kalksak, önce tarımın eğitimine göz atmalıyız. Tarımın üniversite eğitiminin içindeyiz.
Bu satırları yazarken, son 5 yılda tarım eğitimi için neler yapılıyor diye düşündüm. Yapılanlar tarımımızın geleceği için ümitvar mı, diye kendime sordum, aldığım cevap: Hayır…
Tarım eğitimi konusunda yapılanlar ve devam eden uygulamalarla ilgili bazı sorunları maddeler halinde sıralayayım…
-Hala ziraat fakültesi açarak tarım sektörümüze çağ atlattırmaya çalışıyoruz. Mevcut fakültelerde süregelen eğitim hangi ivme içinde konuşmaktan kaçıyoruz. Ziraat fakültelerinin sayısının arttırılması yenilik ya da yeni bilgiler eklemiyor. Mevcut öğrenci profili ile gelişmiş ülkelerdeki bilgi düzeyine ulaşmak çok zor. Aslında gelişmiş ülkeler ifadesini de açmak gerekiyor. Dünyayı yönetecek tarımsal vizyona ne katkısı var diye irdelememiz gerekiyor.
Mevcut öğrenci profili derken de Türkiye genelindeki duruma genel bakmak gerekiyor. Türkiye’nin yakın çevresindeki kavramları bile bilmiyorlar. İçinde bulunduğumuz coğrafya konusunda bilgi eksiklikleri devam ediyor. Tarımın genel kavramlarını öğretemiyoruz.
-Sorun sadece öğrencilerde mi? Elbette hayır. Öğretim elamanlarının hangi vizyonda olduğunun bile farkında değiliz. Vizyon var mı, bu da ayrı bir konu.
Öğrencileri ek ders alınmasına kaynak olarak gören öğretim elamanı yapısı azalmıyor, artmaya devam ediyor. Örneğin en basit örnek. Dersini yapmayanlara yaptırım yapamıyoruz. Birileri ders anlatsın diye ders açıyoruz.
Mevcut derslerin öğrenciye sunumu, kimsenin umurunda değil. Fizik, kimya, biyoloji, Türk Dili, tarih…
-Tarım eğitimine yön vermek isteyenler, mevcut halin durumundan ziyade kendi kararlarına göre sürekli kalite peşindeler. Ama hangi kalite? Geçici, bazı iyileşme varmış algıları gerçek kalite mi? Yani kağıt üzerinde kalite… Bunu ben söylemiyorum, kalite diye belgelenen gerçekler sanal mı değil mi, sadece incelensin.
-Bizler hala kalitenin İngilizce bilmek olduğunu varsayıyoruz. Hatta İngilizce bölümler açıp, İngilizce öğretmeyi hedefliyoruz. Tarım eğitimi veren bir kurum İngilizce öğretmeyi hedefliyor. Yabancı dil öğretmenin bir yöntemi hala yok mu? Açılan bölümlerde yüksek tarım bilgisi ile öğrenciye donatmak yerine filoloji eğitimi vermek mi kalite?
-Her 3-5 yılda bölüm eğitimi mi verelim, yoksa ziraat mühendisliği eğitimi mi verelim diye gitgeller yaparak gelecek vizyonu mu kuruyoruz? Bir yöntem ortaya koyup revize ederek sürekliliğini sağlasak olmaz mı?
-Tarım eğitiminde kalite denilince Q1-Q2 yayınları kabul edenler, öğrenciler nasıl mezun oluyor diye bakmadıktan sonra, aynı tas aynı hamam devam etmek durumunda kalacak.
-Ziraat fakültelerine 500 bin sıralamasından artık öğrenci almaktan vazgeçelim. Buna aynı tıp fakültelerinde olduğu gibi bir sıralama getirmeliyiz.
-Eğitime yön verenler tarım sektörüyle ilgili yeniliklere açık olmalılardır. Sektörün ve dünyanın nereye gittiğini görmeliyiz. Eğitimde yapacağımız güncelleme ancak böyle faydalı olabilir.
Yazıyı daha da uzatmak mümkün. Bu ve önceki yazılarımızla birlikte bir değerlendirme yaptığımda tarım eğitiminde önemli güncellemelere ihtiyacımız var. Ancak kimse reform yapmaya kalkmasın. Reform diye önümüze koyulanları düzeltmek için de yıllar harcıyoruz.