Ülkemiz yeni bir seçim atmosferine girdi. Yerel seçimler 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak. Büyükşehir belediye başkanlıklarının daha ön planda olduğu bu yerel seçim sürecinde, her zaman olduğu gibi özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir’i hangi partilerin kazanacağı daha çok konuşuluyor.
Mersin, Antalya ve 6 Şubat depreminin en fazla hasar bıraktığı illerden olan Hatay, büyükşehir belediye başkanlıkları da fazlaca tartışılanlar arasında yer alıyor.
Malum, gündem yerel seçim olunca belediye meclis üyelikleri ve muhtarlıklarda da seçim yarışı var. Zaman yaklaştıkça vaatler havada uçuşmaya devam edecek.
Seçim yarışları içerisinde mahalleleri en yakından ilgilendiren muhtarlıklar. Bana göre aslında en fazla muhtar adaylarını ilgilendiriyor. Her mahallede bir muhtar seçilecek. Her mahalle için ise farklı muhtar adayları var. Boy boy afişler ortaya çıkmaya başladı.
Türkiye’de bazı muhtarlık seçimlerinde belediye başkanlıklarından fazla tartışma, kavga yaşanır. Çekişmeli, tartışmalı, baskı oluşturulan muhtarlık seçimleri daha çok kırsalda yaşanır. Yani köyler için hala sembolik olmanın ötesinde muhtarlıkların önemi devam ediyor. Köy sakinleri bazı işlerin yapılmasında hala muhtarlıkları önemserler.
İl merkezlerindeki mahallelerde ve özellikle büyükşehirlerde muhtarlıklar köyler gibi değil. Örneğin Antalya’da yaşadığım mahalledeki muhtarlığa hiç gitmedim, hiç işim düşmedi, hiçbir talebimi iletmedim, muhtarın adını daha bilmiyorum.
Seçmenlerin büyük çoğunluğunun da böyle olduğunu biliyorum ve görüyorum. Seçim günü okul önlerinde ellerinde aza listesi ve muhtar ismi yazılı kağıtları dağıtanları görürüz. Ya orada ya da oy kabini içerisinde karar verilen bir seçim haline dönen muhtarlık seçimlerinin bir önemi var mı, tartışılmalıdır.
Türkiye’de 50 binin üzerinde muhtarlık olduğunu biliyoruz. Bunlardan özellikle büyükşehirlerde ve illerdeki mahalle muhtarlıkları bana göre gereksiz. Yerini ve kimin yönettiğini büyük çoğunluğumuzun bilmediği bu muhtarlıklar kaldırılmalıdır.
Eski yıllarda muhtarlıklardan alınan belgelerin hepsini artık e-devlet sisteminden çıkarabiliyoruz. Şehirlerdeki yol, su, elektrik, toplu taşıma sorunları ile doğrudan belediyeler ya da ilgili kurumları ilgileniyor.
Hala seçmen kağıtları muhtarlıklardan dağıtılıyor. Onu da gidersek ve yerinde bulabilirsek alabiliyoruz.
Nerede oy kullanacağımız internet üzerinde zaten var. Bir tuşla onu da alabiliriz.
Yani, bana göre özellikle büyükşehirlerdeki muhtarlıklara gerek kalmamıştır. Dijital dönüşümle birlikte devletimizin bu yükten kurtulması gerekiyor. Muhtarlıklara ayrılan imkanların o bölgelerdeki okullara aktarılması daha iyi bir uygulama olacaktır.
Bazı muhtarların verilen imtiyazları suiistimal ettiğini de unutmayalım. Muhtar olmanın yanında oda ve dernek yöneticiliği yapanlar, emlakçılık faaliyeti yürütenler, imar planlarına müdahil olanlar sık konuşulanlar arasında.
Muhtarlar ek iş yapmasınlar mı? Yapsınlar tabi. İmar planı ve emlakçılık yan yana düşünce ve bir de devletin resmi muhtarı denilince insana gıcık veriyor. Tıpkı belediyelerdeki imar plancıların çizimleri gibi…
Velhasıl, öncelikle büyükşehirlerdeki muhtarlıkların kaldırılması ile başlanabilir.