Geçtiğimiz hafta İstanbul’da “Ziraat Bankası Tarım Ekosistemi Buluşması” kapsamında "Sürdürülebilir Tarım ve Tarımda Markalaşma" konulu bir program gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, programda tarım sektörüyle ilgili önemli konulara dikkat çekti. Ziraat Bankası tarafından planlanan destekler dikkat çekiciydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı konuşmada çiftçilerin ihtiyacını karşılamak için Ziraat Bankası tarafından 480 milyarı aşan destekten 1,2 milyon üreticinin yararlandığını belirterek "Tarımın anavatanı olan Anadolu'da yeşil kalkınma ve yerelden kalkınma ilkesiyle yeni bir tarım ve kırsal kalkınma süreci başlatıyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanımız kırsal kalkınma hibe programlarının üretim planlamasına göre yeniden düzenlediğini söyleyerek bu kapsamda proje limitinin 7 milyondan 14 milyona çıkarıldığını, toplam 13 milyar lira verileceğini ve 20 bin kişinin istihdam edileceğini söyledi. Yatırımcılara faiz indirimleri de yapılacak.
Ben bu konuda şu yorumu eklemek istiyorum. Desteğin arttırılması çok olumlu. Ancak bu destekler verilirken proje yazma veya hazırlama diye bir bütçe ayrılıyor, buradaki miktar çok fazla. Hatta bu konu suiistimal ediliyor. Önlem alınmalı.
Yapılan açıklamada küçük ekipman kredisinin 150 bin liradan 250 bin liraya çıkarıldığı, küçükbaş hayvan üreticilerine verilen kredinin 400 bin liradan 600 bin liraya arttırıldığı, büyükbaş süt hayvancılığı yapanlara verilen kredinin 1 milyon liradan 1,5 milyon liraya yükseltildiği söylendi.
Cumhurbaşkanımız, Türk tarımı adına önümüzdeki on yıllar için ihmal edilmeden planlama yapılması gereken gençler konusuna da dikkat çekti. Yani gençlerin tarım alanında iş ve işletme sahibi olmaları teşvik edilecek. Sayın Erdoğan “Genç nüfusa tarım dahil ne kadar fazla alternatif iş kolu oluşturulabilirse, ekonomi için o kadar güzel olacak.” diyor ve ekliyor: "Genç çiftçi kredisinin limitini 1,5 milyon liradan 2,5 milyon liraya artırıyoruz. Kadın çiftçi kredisinin limitini de aynı şekilde 1,5 milyon liradan 2,5 milyon liraya yükseltiyoruz.”
Cumhurbaşkanımızın toplantıda dikkat çektiği bir başka konu da ülkemizin tarımsal çeşitliliği ve zenginliğiyle ilgili. Diyor ki “Bu hazineyi ne kadar ileriye taşırsak Türkiye için o kadar iyi olacaktır. Tabii bunun için tarım sektörünün tüm paydaşlarının el ele vermesi, iş birliği ve dayanışma içinde hareket etmesi mühimdir.”
Yapılan teşviklerin arttırılmasını önemli buluyorum. Ayrıca Türkiye’nin tarımsal gücüne dikkat çekilmesi ve daha da yakından ilgilenilmesi çok önemli. Tarım sektörünün el ele vermesi gerektiğine inanıyorum. Ancak bunun için sektörün bazı ihtiyaçları da var.
Mevcut sorunların acilen tespit edilmesi ve çözülmesi gerekiyor. Çözüm yolundaki gereksiz bürokrasiden kurtulmak gerekiyor. Bürokrasinin azaltılması demek DENETİM mekanizmasın körelmesi ya da yok edilmesi demek değildir.
Tarım teşkilatlarını aktif hale getirip masa başı işine son verilmesi gerekiyor. Siyasilerin, bazı kamu görevlilerinin sorun yok demesi sorunun olmadığını göstermez. Bunun için aktif bir sistemin çalışması gerekiyor. Çiftçilerimizden Cumhurbaşkanımıza kadar aksamadan doğru bilginin ulaştığı bir sistemden bahsediyorum.
Ayrıca Cumhurbaşkanımız gençlerin tarım sektöründe istihdamı ve iş sahibi olmasına vurgu yapmışken, ben de bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Aslında benimkisi malumun ilanı olacak. Yani bilinenin tekrar dile getirilmesi diyebiliriz.
Mevcut eğitim sistemimiz ile yani 4+4+4 sistemi tarım sektörü içerisinde kalması gereken gençleri şehirlerde market çalışanı, tezgahtar, asgari ücrete bağlı kişiler yapıyor. Yani tarıma en yatkın olabilecek çiftçilerin çocukları köyleri boşaltıyor. Hatta daha genç yaşlarda olan anne ve babaları da şehirlere göç ediyorlar. Tarım sektöründeki nüfus hızla yaşlanıyor.
Mevcut eğitim sistemi sadece köyleri boşaltmıyor, sanayi sektörünü de olumsuz etkiliyor. Çırak ve kalfa bulunamıyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın bu eğitim sisteminin yetiştirdiği gençleri görmesi sağlanmalıdır. Ve bunun için bir sonraki seçim dönemini garantiye almak isteyenlerden değil de tarafsız gözlerden bilgi edinmelidir.
Gençlerimizin hepsini üniversite ya da lise okutmak zorunda değiliz. Henüz ortaokul döneminde kimlerin neye yatkın oldukları ortaya çıkabilmektedir.
En azından tarım sektörü açısından eğitim sistemi yeniden ele alınmalıdır.