Tarım kendi içerisinde her üretim koluyla zor bir sektör. Tarla bitkileri üretiminden hayvan yetiştiriciliğine, meyvecilikten sebzeciliğe hiç fark etmeksizin birçok problemleriyle var olmaya devam ediyor.
Sektörün içerisinde maliyet sorunu hat safhada ve artarak devam ediyor.
Üretim planlaması sorunu hazırlanan mevzuat ile çözülmeye çalışılacaksa da varlığını devam ettiriyor.
Pazarlama, paketleme, ürün kayıpları, lojistik problemleri varlığını sürdürüyor.
Üretim alanlarının küçük olması alınan tedbirlere rağmen hala önemli bir sorun.
Tarımsal üretimde faaliyet gösterenlerin çoğunluğunu aileler, yardımlaşmalar, ortakçılık, kiralama ve yevmiye usulü çalışanlar oluşturuyordu. Hala da devam ediyor.
Ancak bu çerçevede dengesizlik oluşmaya başladı. Hem de göz göre göre ve hala önlemsiz devam etmesine rağmen.
Aile içerisinde üretime katkı koyanların oranı düşmeye devam ediyor. Ortakçılık faaliyetlerine katılanların demografik yapısı değişiyor. Kiralama sistemi farklılaşıyor. Yevmiyecilik tarzında da farklılaşma var.
Bu değişimlerin şahsen Türkiye’nin hayrına olduğuna inanmıyorum. Eğer böyle olsaydı göçün yoğunluğuna rağmen tarımsal üretimdeki işçi sorunu hızla katlanarak artmazdı.
Eskiden iç göç ile kırsal kesimin nüfus yoğunluğunun azaldığı ve şehirlerin sorunun arttığından bahsedilirdi. Belki de buradaki en büyük sorun tarımsal faaliyetlerin sekteye uğramasıydı. Ancak şehirlerin sorununa eğilim gösterildi.
Günümüzde ise farklı ülkelerden gelen göçe rağmen işçilik sorunları var. Suriyeliler, Afganlar vb. göçlere rağmen sektörde işçilik problemleri hat safhada.
Kumluca, Finike, Demre, Aksu, Serik gibi üretim bölgelerine ya da iç bölgelere bakarsak çalışacak/çalıştıracak kimse bulunamadığı söyleniyor.
Örneğin Kumluca’da seralarda işçi sorunu yaşanıyor. Bir günlük yevmiye 700 liraya çıkmış durumda. Halk arasındaki ifadeyle çavuşun ücretiyle birlikte yevmiye 800 lira olmuş. Yani çalışacak kişiyi size bulacak olan kişiye de her kişi başına 100 lira veriyorsunuz.
Buna rağmen çalışacak kişi sayısında sorun var. Birkaç yıl önce üretim bölgelerindeki ihtiyacı olan kişilerin, fide firmalarında çalışmaya başladığı söylenirdi. Dolayısıyla seralara sıcaklık ve zorluklardan dolayı kimse gitmek istemezdi. Şimdilerde fide firmaları da büyük sorun yaşamaya başladı.
Suriyeliler çalışmıyor mu? Çalışıyor. Kendi içlerinde oluşturdukları birliktelik ile artık düşük ücrete gitmiyorlar. Onlarda da çavuşluk sistemi var. Hepsinden önemlisi sera içerisindeki sıcaklıklar artmaya başlayınca yayla bölgelerine gidiyorlar.
Babamın ifadesiyle, oturduğu yerden yaptığı yorumla, eskiden kim çalışıyordu, onlar çalışsın mı diyorsunuz?
Eskiden çalışan kesimler şehir merkezlerinde asgari ücretle çalışma derdindeler. Çocuklarını şehirlerde okutuyorlar. Köyleri boşalttılar. Kırsal kesimdeki ve tarımla iştigal olanların yaş ortalamasına bakınca bunu anlarız. Tarım sektörü cazip hale getirilmesini beklerken kaçılan bir sektör haline dönüyor.
Peki bunun sebepleri nelerdir?
Bana göre bütün sebeplerin en başında eğitim sistemi gelmektedir. Herkesi üniversite mezunu yapma çabamız üniversite eğitimini aşağıya çekmektedir. Herkesi üniversite mezunu, herkesi lise mezunu yapacağız diye insanlarımızın nereye evrildiğini gözden kaçırıyoruz.
Üniversite okuma talebi bir haktır. Ancak mevcut halde okumuş işsiz sayısını arttırmaktan öteye gidemez hale geliyoruz. Herkes kendine uygun olan alanda değil de bari şuraya gideyim haline gelen üniversite eğitimi, ülkemize katkıdan ziyade zarar verecektir.
Bir gencin eğitimin farklı basamaklarıyla ne kadar ilgili olduğu ortaokul sıralarında ortaya çıkıyor. Hiç ders çalışmayan bir çocuğumuzu LGS sınavına sokarak lise eğitimi vermeye çalışıyoruz. Bu yaklaşımın sorgulanması gerekiyor.
Sanayide çırak bulamıyoruz. Tarımsal üretimde çalışacak kimse bulamıyoruz. Ama aynı eğitim sistemiyle devam ediyoruz.
Tarım alanlarımız çok kıymetli. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde pişmanlıklarımız geri döndürülemeyebilir. Aman dikkat!!!