En başarılı milletvekillerinden gerçek Antalyalı Ziraat Mühendisi Hilmi Durgun, birkaç gün önce sosyal medya ve basın üzerinden yıpratıcı bir algı operasyonuna uğradı. Görevine başlar başlamaz layıkıyla görev yapmaya çalışan birinin hedef olması zaten kaçınılmazdı. İllaki bir gün olacaktı, acele ederek fırsatı kaçırmadılar.
Neymiş efendim İsrailli bir firmanın ortağıymış, tohum ticareti yapıyormuş, falan filan…Birisi sosyal medyadan yazıyor, Cumhuriyet Gazetesi ve akabinde diğer bazı basın yayın organları devam ediyorlar. Yazanlar ve devam ettirenler incelendiğinde, Filistin ve Gazze sorunu sizinle ne alaka diyebileceklerimiz…
Sayın Hilmi Durgun gecikmeden iddialara verdiği cevapta şunları ifade ediyor: "Bugün sosyal medyada başlayan, daha sonra da maalesef malum haber sitelerinin araştırmaya tenezzül dahi etmeden mal bulmuş mağribi gibi haber yaparak başlattıkları karalama kampanyası ile ilgili açıklamam aşağıdaki gibidir.
1-Agrosel Tarım firması olarak kuruluşumuzdan bu yana (2002) yerli ya da ithal TOHUM ticareti yapmadık.
2-Agrosel Tarım firması olarak gübre üretimi ve ürettiğimiz gübrelerinin yurt içi ve gerekse yurt dışı pazarlarına satışını gerçekleştirmekteyiz.
3-Gübrenin üretilebilmesi için gerekli olan hammadde maalesef ülkemizde bulunmamaktadır. Tarım Bakanlığımızın resmi bilgilendirmesinden de kontrol edildiğinde görülecektir ki; gübrenin hammaddesi olan, Azot (N), Fosfor (P) ve Potasyum (K) kaynaklarının neredeyse tamamına yakını (%90) dünyanın farklı ülkelerinden ithal edilmektedir.
4-Bahse konu Haifa firması, dünyanın sayılı gübre hammadde üreticisi ve tedarikçisi bir firmadır. TOHUM firması değildir. Ayrıca ülkemizde genel müdürlükleri bulunmakla birlikte, genel müdürlüklerine bağlı, ülkemizin farklı coğrafyalarında yüzlerce müşterisi vardır.
5-Bitkisel üretimin devamlılığı için elzem olan gübre ve bitki besleme ürünlerinin, Türk çiftçisi ile buluşabilmesi için gübre hammaddesi olan azot fosfor ve potasyumun ithal edilmesi veya ithalatçıdan tedarik edilmesi ihtiyaçtır. Türk tarımının gelişimi ve Türk çiftçisinin dünya kalite standartlarını yakalayabilmesi için ihtiyaç duyduğu her türlü teknoloji, gübre, ilaç, tarım makinaları vb. ihtiyaçlarının karşılanması milli bir görevdir."
Tarım sektörünün içerisinde olanlar Hilmi Durgun’un hiçbir zaman tohum ticareti yapmadığını bilirler. Yaptıkları iş gübre ticareti. Haifa firmasından da hammadde aldıklarını kendisi açıklamasında ifade ediyor. Haifa firmasının tohum ile uğraşmadığını da sektörün temsilcileri yakinen bilir.
Alınan hammaddeler ile üretilen bazı gübrelerin yurt dışına satılması ülkemize döviz kazandırmaktadır. Kaliteli girdi sağlanmasıyla elde edilen kaliteli tarım ürünleri de ekonomimize başka katkılar sunmaktadır.
Yaptığı açıklama üzerinden de bazı haberler yapıldı. Örneğin “MHP’li vekil İsrailli firmayla ticaretini savundu: Milli bir görev” başlığı atılmış. “Bu başlığı yazanların” Filistin diye bir davalarının olması imkansız. Bu konuda değerlendirme konuşması yapanlardan birisi Enver Aysever. Bu kişinin Filistin meselesiyle bir bağlantısı olabilir mi?
Yıllardır tarım sektörünün problemleri arasında hammaddede dışa bağımlılık sayılır. Gübre fiyatları arttıkça hammaddedeki artışlar dile getirilir. Aynı konu tarım ilacı sektöründe de var. Yahudi kökenlilerin sektörü elinde tuttuğu bilinmiyor mu? Konuya sadece İsrailli firma olarak mı bakacağız? Diğer Yahudi kökenli firmaları ne yapacağız? Tarım sektörü içerisinde Yahudi kökenli firmalarla ticaret yapanlar sadece Hilmi Durgun’un firması mı?
Tarım sektörünü bir kenara bırakalım. Dişlerimizi fırçalayacak macun bulabilir miyiz? Kaliteli deterjanı ne yapacağız? Gıda sektörü, içme suyu sektörü, yazılım firmaları, bankacılık…
Şimdi “mal bulmuş mağribi” gibi konunun üzerine atlayanlar bu sektörlere ne diyecekler? Yahudi kökenli bütün firmalarla ticareti durdurma şansımız var mı? Hem de Türkiye ekonomik olarak köşeye sıkışmışken?
Sadece İsrail ile ticareti kesmek üzerine odaklanıyorsak, Devletimizin alacağı kararları beklemek zorunda değil miyiz? Uluslararası politikalar gereği zaten adım adım gereği yapılıyor. Cumhurbaşkanımız ve Dışişleri Bakanımız bu konuda aktif olarak devrede.
Hilmi Durgun’un yıpratılmaya çalışılması, farklı bir bakış açısıyla bana göre planlı olduğu algısını uyandırmaktadır. Çünkü 2002 yılından bu yana firma sahibi olarak ticaretini sürdüren bir kişi neden şimdi gündeme geldi? Milletvekili seçimleri öncesinde değil de neden şimdi? Yerel seçimler öncesinde değil de neden şimdi?
Bana göre, tohumculuğun nasıl bir faaliyet olduğunu bile bilmeyenlerin rüyasına düşmüş bir konu olamaz. İncelenmiş, çalışılmış ve ellerine tutuşturulmuş ters algı bir haber çalışması. Biliyoruz ki başarı her zaman alkış almaz.
Antalyalı hem de başarılı bir ziraat mühendisi vekilin yıpratılmasının, küstürülmesinin doğru olmadığını düşünüyorum.