Sebze üretiminin kilit rollerinden birisi kullanılan çeşitlerin tohumlarına bağlıdır. Günümüzde özellikle hibrit çeşit kullanımı hızla yaygınlaşırken, hala standart tohum kullanımı da devam ediyor.
Sebze türlerinde çeşit özellikleri de hızla geliştirilmektedir. Sadece yüksek verim, renk ve benzeri özellikler artık yeterli görülmemektedir. Bunlara ilaveten bazı hastalık ve zararlılara dayanıklılık önemli rol oynamaktadır.
Aslında “Sebze üretimini sınırlandıran en önemli faktörler nelerdir?” desek, ilk iki sırada hastalık ve zararlılar gelir. Hastalık ve zararlıların mücadelesinde kimyasal ilaçlara, biyopestisitlere, biyolojik mücadeleye ve benzeri yöntemlere başvurulsa da çözümsüz kalınan durumlar yaşanıyor. Bundan dolayı çeşitlerin hastalık ve zararlılara dayanıklı olması istenmektedir. Dayanıklı çeşit ile yola çıkmak, yetiştiricilikte başarıyı artırmaktadır.
Ülkemizde sebze tohumculuğunu özel sektör yönlendirmektedir. Yeni geliştirilen çeşitler özel sektör firmaları tarafından üretime kazandırılmaktadır. Her yıl sebze türlerine göre birçok çeşit kullanıma sunulmaktadır.
Ancak göz ardı edilmemesi gereken bir konu da hastalık ve zararlıların üretimi kısıtlamasıdır. Açıkçası bazı tohumların sorunlu olduğunu düşünüyorum. Özellikle bazı virüs ve bakteri hastalıkları can sıkmaya devam ediyor. Örneğin bu yıl yayla bölgelerinde biber yetiştirmek isteyen üreticiler, bitkilerini seradan uzaklaştırmaya başladılar. Bazı domates seralarında da sorunlar var.
Kış döneminde yapılacak biber-domates üretiminde bu sorun artarak devam ederse, ihracat da düşünüldüğünde, iç piyasada biberin durumu tahmin edilebilir. Üreticilerin zarar etmesi ise ayrı bir konu.
Peki sorunlu tohumların sorumlusu kim?
İlk akla gelen çiftçiler. Çiftçiler, seralarda ya da açık üretim alanlarında hastalıklarla karşılaştıklarında çözüm arayışına giriyorlar. Ancak buldukları çözüm, çaresizlik. Çaresizlik içerisinde bitkilerini söküyorlar veya zor zahmet üretimi devam ettirmeye çalışıyorlar.
Evet, çiftçiler yetiştiricilik sırasında hastalık ve zararlı mücadelesini iyi yapamayabilir. Hastalıkların yayılmasını sağlayan vektörler vb. tedbirlerde eksik kalabilirler. Üretim tekniklerinde eksiklikleri olabilir. Yani çiftçilerin de çok önemli görevleri var.
Peki, henüz çitçiye gelmeden tohum ya da fide sorunlu olabilir mi? Sorunlu ise bunun önlemini kim alacak?
Sebze ıslahıyla uğraşan, tohum ithalatı yapıp pazarlamasını yapanlar lütfen alınganlıkla tepki vermeyin. Sizler elinizden geleni yapıyorsunuz. Çeşit ıslahı yapanlar, piyasada tutunabilmek adına, daha iyi satışlar yapabilmek adına yoğun harcamalarla çalışmaya devam ediyorsunuz. Sürekli kaliteli çeşit peşindesiniz.
Genetik materyallerinizi hastalıklara dayanıklılık açısından yurt dışına gönderip, önemli külfet ile analiz yaptırıyorsunuz. Yurt içinde analizler için imkan bulamayanlar olduğunu biliyoruz. Bazı firmalarımız kendi bünyelerinde oluşturdukları laboratuvarlar ile dayanıklı çeşit kovalıyorlar. Başarılı olduklarını da biliyoruz.
Ancak sektörde sorun olduğunu da kabul etmeliyiz. Bunun çözümünü bulmalıyız.
Mesela piyasaya sürülecek çeşitlerin kararını veren Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkez Müdürlüğü (TTSM) hastalık analizlerini yapabiliyor mu? Hangi çeşit, hangi hastalığa ve zararlıya dayanıklı belirleyebiliyor mu? Yoksa sadece firma beyanı mı kabul ediliyor?
Merak ediyorum, ithal edilen ve yurt içinde satışa çıkarılan tohumların hepsinin temiz olduğundan emin miyiz? Nasıl emin olabiliriz? Gümrüklerden içeriye girmeden analizler yapılabiliyor mu? Yapılıyorsa, karşılaşılan sorunun kaynağı ne?
Özellikle sebzeciliği yönlendiren tohum firmalarımızın ihtiyaçlarını karşılayacak analiz laboratuvarları bir an önce sağlanmalıdır. Sebze yetiştiriciliği yapılan alanlar taranmalı, sorunlar tespit edilmelidir. Fide firmaları, gözlemlerin yanında analizler ile de denetlenmelidir.
Sebze üretiminde sorunlu tohumlar olabileceğini görüyor, ilgililerinden duyuyor ve gözlemliyoruz. Mutlaka çözülmelidir.