Son günlerde marketlerin indirim yapmaya başladığıyla ilgili haberleri ve sosyal medya paylaşımlarını sık görmeye başladık. İndirim kampanyasına katılan market sayıları her gün artıyor.
Ticaret Bakanı Ömer Bolat ve Cumhurbaşkanımız enflasyonla mücadele kapsamında gıda perakendecilerine çağrı yapmışlardı. Bu çağrının ardından indirim furyası başlamış durumda.
Tüketicilerin en fazla alışveriş yaptıkları Migros, BİM, Şok Marketler ve A101 indirime katılacağını söyleyen marketler arasında yer alıyor.
Yapılacak indirimler neredeyse %50’lere ulaşıyor.
Bu duruma sevinelim mi, üzülelim mi? Bilemedim.
İndirim bir tüketici olarak beni de çok mutlu ediyor. Ancak aklıma geleni söylemeden de edemiyorum.
Bu indirimler ne indirimi? Önce bindirip, sonra indirdiğiniz bir fiyatlandırma mı?
Kovid salgını sürecinden bu yana her şeyin fiyatı artıyor. Evet, hem dünya genelinde hem de ülkemizde ekonomik sorunlar yaşıyoruz. Enflasyon aldı başını gidiyor. Bu süreçte fiyatların artmaması imkansız.
Ancak bu denli artış normal miydi?
Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere yetkililer fiyat artışlarından aşırılık olduğunu değişik ifadelerle söylediler. Hatta marketler nezdinde ceza yiyenler de oldu. Daha önce defaten de yazdım. Bir damacana suyun fiyatını bile kontrol edemedik. Berberler ayda bir 50 TL zam yapıyorlar.
Sonuçta fahiş fiyatlandırmalar ortaya çıktı. Geldiğimiz aşamada da indirim furyasını görüyoruz. Bana göre bu indirimler aşırı bindirimden sonra gelen bari bunu almayalım “şey”idir. Yani gözümüzün içine baka baka kazıkladılar bizi.
Kontrolsüz zamlarda başarı elde edilebilseydi, insanlarımız enflasyon karşısında bu kadar ezilmezdi.
Ayrıca daha önce altını çizdiğim ifadeyi tekrar yazmak istiyorum. Market raflarında fiyatlandırma kontrolü yapılamaz, başarılı olmaz. Denetim diye resim çektirmeye giderek bu iş olmaz. Yapılmaması gereken birkaç dolandırıcılığı fark edebilirseniz ceza yazarsınız.
Denetim sürekli ve acımasız olmalıdır. Ayrıca maliyete dayalı bir denetim yapılmalıdır.
Ticaret Bakanlığı fahiş fiyatla mücadele etmeye çalışıyor. Bunu görüyoruz.
Örneğin, fahiş fiyatla mücadele için KPSS ile 1500 memur alımı yapılacak. Hem işsizlik mücadelesi, hem de fahiş fiyat mücadelesi diyebiliriz. Alınacak memurlar içerisinde mutlaka tarlayı, bahçeyi bilen ziraat mühendisleri de olmalıdır. En azında tarla kontrollerini bilen birileri yapmalıdır.
Peki alınan bu memurlar fahiş fiyat mücadelesini nasıl yapacaklar?
Marketlerdeki etiketler üzerinden kontrol yapılacaksa, başarılı olma durumu çok düşük.
Fahiş fiyatlarla mücadele, maliyete göre artışı kontrol etmekten geçer. Bunun için raftaki gıda yerine gıdanın geldiği tarla, sera, fabrikadan başlanmalıdır.
Tarım ürünlerindeki girdilerin fiyatlandırması da denetlenmelidir. Kendine göre fiyat belirleyenler var. Eğer etiket denetimi başarılı olsaydı, şimdi %50 indirim yapılmaya çalışılmaz, fiyatlar da bu kadar artmış olmazdı.
Bu arada limon üreticileri ağaçlarını söküyorlar. Sebebi 50 kuruşa bile dalından limonunu satamaması. Marketler ucuz alsalar ve ucuza satsalar olmaz mıydı? Tarım Kredi Kooperatifleri devreye giremez miydi? Bu arada sökülen limon bahçeleri, gelecek yıllarda pahalı limon demek olabilir mi?
Evet, hep birlikte enflasyon ile mücadele etmeliyiz. Ancak yetkililerimizi maliyetin oluştuğu yere gitmelidir. Ve büyük, küçük işletme demeden, siyasi nüfuzlu firma, market, şirket demeden kurala uymayanların gözünün yaşına bakılmamalıdır.
Güven çok önemli. Türkiyemiz ve çevresi kritik zamanlardan geçiyor. Hep birlikte güven içerisinde mücadelemizi sürdürmeliyiz.