Antalyalı Ziraat Mühendisi Milletvekili Hilmi Durgun tam gaz çalışmaya devam ediyor. Antalya-Ankara arasında mekik dokuyor. Meclis’te bulunan yeni birçok vekilin aksine, kendisi de yeni olmasına rağmen Meclis oturumlarında konuşuyor, komisyon görevlerine katkı koymaya çalışıyor.
Tarımcı olarak beklentimiz, sektörümüzün daha iyiye gitmesi. Tarıma hizmet edene destek vermek gerekiyor.
Bizler de tarım şehri olan Antalya için kendisinden tarım sektörüne katkı koymasını bekliyoruz. Sektörümüzü ilgilendiren bazı konuları 2024 yılı bütçe görüşmeleri kapsamında komisyonda dile getirdi. Yaptığı güzel konuşmadan bazı kesitleri sizlere aktarmaya çalışacağım.
Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de yağış ve sıcaklıklarla ilgili sorunlar yaşanıyor. Yağışların azalması, su kaynaklarının tükenmesi tarımda kullanılan sulama suyunun tasarrufunu ön plana çıkarmaktadır. Milletvekili Hilmi Durgun yaptığı konuşmada daha önce başarılı şekilde uygulanan projeli basınçlı sulamayla ilgili sübvansiyonlu destek kredilerine ihtiyaç olduğunu söyledi.
Katma değeri yüksek tohum ve gübre üretiminin ülkemizde çok üst seviyelerde olduğunu belirten Durgun, birçok Avrupa ülkesine göre daha iyi olduğumuzu söyleyerek, bu alandaki firmaların çok daha ileri gidebilmeleri için Ar-Ge ve pazarlama için yapılacak yatırımlarda sübvansiyonlu kredilerin 2024 yılı bütçesinde yer almasını teklif etti. Yerli firmaların bu destekleri almasını ben de önemli buluyorum.
Organik tarım üzerine araştırmalar yapan birisi olarak Türkiye’deki organik alanın oranının %0,9 olmasına üzülüyorum. Organik tarım ve iyi tarım uygulamalarının yaygınlaşması gerekiyor. Bu kapsamdaki desteklemeler yetersiz. Organik tarımın gelişmesi girdilere bağlı diyebiliriz. Organik gübre üretimi ise son derece önemlidir. Hilmi Durgun bu konuda da organik gübre üreticilerine verilen desteklerin yeniden uygulanması gerektiğini dile getirdi.
Durgun, çiftçilerin üretim maliyetlerini etkileyen tohum, fide, gübre, ilaç ve plastik gibi girdi kalemleriyle ilgili şunları söyledi: “Bu girdilerin satışları piyasa koşulları, alışkanlıklar ve ekonomik sebeplerden dolayı çok uzun vadeler ile yapılıyor. Hammaddeleri üretici firmalar döviz ile ön ödemeli şekilde temin etmektedir. Bu girdilerin piyasaya arzı önceki dönemlerde hasat vadeli iken son yıllarda bir yıl gibi ticareten mantıklı olmayan seviyelere ulaşmıştır. 3 ay hammadde temin süresi, 1 ay üretim ve 12 ay vadeli satış süresi göz önüne alınırsa, girdi firmaları 15-16 aya varan maliyetlerle üretip satmak zorunda kalmışlardır. Bu, %60-70 finans yükü getirmektedir. Bu da doğrudan çiftçilere yansımaktadır. Bu sorun ile ilgili başta çiftçilerimiz olmak üzere sanayi sicil belgesine sahip, tohum ve gübre üreticileri, zirai ilaç, tohum ve gübre bayilerine sübvansiyonlu kredi veya işletme kredileri büyük önem arz etmektedir. Bu sayede ürünler üzerindeki finans yükü minimuma inecektir.”
Sayın Durgun’un çiftçilerin maliyetiyle ilgili vurguladığı bir diğer konu GTS’dir. Yani Gübre Takip Sistemi. Konuşmanın bu kısmı aynen şöyle: “Gübre üreticilerinin kanayan yarası olan GTS; uygulama zorluğu, üretim tesislerindeki %50’ye varan kapasite düşmesi, çok yüksek maliyetle tek el üzerinden satışın yapılması münasebetiyle oluşan maliyetler yine çiftçilerimize yansımaktadır. Ayrıca tek el üzerinden satış rekabet yasasına aykırı olarak değerlendirilmektedir.”
Önemli bulduğum bir başka konu da taban fiyat oluşumuyla ilgili görüşleri. “Çiftçilerimizin mutlak surette korunması noktasında tüm tarım ürünlerinde taban fiyat uygulamasının enine boyuna tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.” diyor.
Ben de ekliyorum. Maliyet çıkarılmalı, buna göre fiyatlandırma yapılmalı. Herkes istediği kadar kar elde etmemeli. Serbest piyasadan bahsediliyorsa da o zaman tek el ya da tek elin kontrol ettiği diğer birkaç el konusu iyi denetlenmelidir.
Hilmi Durgun’un bir diğer önerisi de elektrik ve mazottaki ÖTV ve KDV’nin kaldırılmasıdır. Bu da üretim maliyetlerinin düşürülmesi bakımından önemlidir.
Ziraat Mühendisi olarak Antalyalı Zir. Müh. Mv. Hilmi Durgun’u konuşması dolayısıyla tebrik ediyorum.